12 Temmuz 2017 Çarşamba

Sivotha-Korfu



Sabah erken kalktım. Sıcak daha güneşin ilk ışıkları ile kendini belli etmeye başlamış. Çay suyunu koydum. Kokpitte oturdum, etrafta yeni yeni uyanan kasaba halkını seyrediyorum.
Tam bir fincan çayı bitirmiştim ki önce Çağla sonra da Nalan uyandı. Ömer Deniz bana benzemiş galiba. Küçükken ben de bir türlü yataktan çıkamazdım... Nedense?
Dünkü koşturmadan kalan öte beriyi sağa sola yerleştirdim. Arabayla getirdiğim dolu dalış tüpünü ön ardiyeye koydum. Şimdilik küçük olanı doldurmaya gerek yok.
Teknede ufak tefek kazalar olmuş. Kırık bir heçimiz var. Girişteki tiklerin arasındaki sikalar çıkmış. Daha 2 sene yeni olmuştu halbuki tamir edeli. İskele fenerimiz çalışmıyor. En kısa sürede mazot tankını temizlemem lazım. Dümen derisinde de birkaç yerde yırtıklar var. Onu da kendim dikmiştim. Teknede aynı tamirleri tekrar tekrar yapmak kadar insanı yoran bir başka şey yok, sanıyorum. Neyse, ben yapmıştım yine yaparım mantığı ile çok da üzerinde durmadım.
Herkes uyanınca, Nalan kahvaltıya girişti.
Yunan tarafında akşam yemeklerini genel olarak beğeniyoruz ama doğrusu kahvaltı konusunda birkaç istisna haricinde berbatlar. Dolayısıyla prensip olarak kahvaltıyı teknede yapmak, bizim genel uygulamamız.
Menüde omlet, sucuk, söğüş domates biber, peynir ve zeytin var.
Yemekten sonra, Port Polis'e uğradım ve birazdan çıkacağımızı söyledim. Kağıtları onaylayıp yolladılar. Transitlog ile ilgili bir sorunumuz var. Samos'ta sadece 1 aylık vermişler, alırken dedikkat etmemişiz.
Bizden sonra devam edecekler, henüz Kos veya Kalimnos'a gelmeden transitlog süresi dolmuş olacak. Gümrük olan bir yerde değiştirmemiz gerekecek. Bakalım.
Tekneye geldikten sonra, hazırlandık. Nalan demirde, ben halatları koyverdim. Net bir manevra ile beton rıhtımdan ayrıldık.
Hemen güneyimizdeki Mourtos adaları ile ilgili birgün önce dolaşırken bazı tüyolar almıştık. Onlara doğru rota tuttuk. Ömer Deniz dümen tutmayı seviyor. Ona verdim.
Zaten çok yakın mesafe. Adaların kuzeyinden güneyine iki adet kanal var ikisi de bizim tekne için çok sığ. Açık denizden dolaştık. Birkaç mağara gördük. Bot ile gelip onları incelemek ilginç olabilir.
Adaların hemen güneyine dönüp, ilk kanalın ağzında demirledik.
Herkes bota bindi. Mağaraya gittik. Büyükçe bir mağara. Tam ortasında dıştan takma motorlu 5 mt bir bot var. Mağarada da 2 kişi. Onları rahatsız etmemek adına, girince hemen yandaki duvara doğru dönüp demir attım. Konuşmalarımıza kulak veren diğer bottakiler de Türkçe selam verdiler. Ne ilginç? O kadar yol gel, Allah'ın unuttuğu bir mağarada hemşerilerinle karşılaş. )))
Fakat bu ilginç tesadüf daha da ilginç olan bir başka keşfe yol açtı. Bizim botun yanında suya atlayınca, açık denize bakan duvarın altında bir ışık gördüm. Bir maske ile dalıp bakınca, duvarın altında yaklaşık 3-4 metre çapında, 6-8 metre uzunluğunda bir su altı tüneli olduğunu farkettim. Esasen çok da dalgalı değil dışarısı ama, açıkdenizden gelen soluganlar tepesi normalde tavana kadar suyla kaplı tünele girince, çıkışında insanın içine ürperti veren bir su ve rüzgar sesiyle mağaranın içine üflüyor. Kamerayla çekmeye çalıştım ama tabi bu tür doğa olaylarını insan gözünün gördüğü ve hissettiği gibi ekrana yansıtmak hala bile pek mümkün değil gibi...
Mağarada çok da fazla kalmadık.
Teknenin demirde durduğu yere yakın bir kumsala geri döndük.
Öğle yemeği, deniz ve yüzme molasından sonra.
Botun motorunda bir sorun var sanki, biraz zor çalışıyor. Su atması da sorunlu gibi. İleride bakacağız.
Kumsal güzeldi, iki ada arasında yaklaşık 1 knot akıntı var. Dip kum.
Çocuklar çok eğlendiler. Bir süre oyalanıp yemek için tekneye döndük. Nalan yüzdü.
Öğle yemeğinden sonra herkesin uykuya çekilmesini fırsat bilip, Korfu analimana doğru yola çıktım.
Korfu
Yaklaşık 20 NM kadar yolumuz var. Rüzgar yok, deniz dümdüz. Motorla kuzeye çıkıyoruz.
Arnavutluk sırtlarında dünden beri devam eden orman yangını hala devam ediyor.
Kalenin önlerine geldiğimizde neredeyse akşam olmak üzereydi. Mandraki tarafı değil ama kalenin güneyinde demirde duran teknelere uygun şekilde demir attık. Alargada duracağız.
Çocukların şişme deniz yatakları, timsahları ve bilumum deniz canlısının tümünü kendi ciğerimdeki nefesle şişiremeyeceğimi erken farkedip bir başka çözüm arayışına girdim. Bot pompasını hayvancıkların sibopuna bantla yapıştırıp şişirmek kolay oldu. Çocuklar denizde ve mutlu...
Bot ile yat klubü olduğu anlaşılan rıhtıma yanaştık. Kalenin hemen yanındaki, çok etkileyici parka açılan merdivenleri var. Henüz ortalık iyice kararmadan, eski şehrin dar sokaklarında dolaştık.
Alışveriş kısmını erteleyip, önce bir yemek yeri aradık. Korfu'nun kendine has et ağırlıklı bir mutfağı olduğunu duymuştuk. Buna uygun bir taverna seçtik.
Kuzu eti ağırlıklı birer yemek ile çocuklara ızgara hamburger köftesi sipariş ettik.
Herkes mutlu.
Şehrin sokaklarında biraz daha dolaşıp, birer kahve ve dondurma yeme bahanesiyle WiFi bağlantısı sağladıktan sonra yürüyerek, önce parka, sonra yat klübe ve sonrasında da teknemize geçtik.
Yat klubün içindeki bar meğer şehrin en popüler müzik yerlerinden birisiymiş. Demirde sallanan teknenin kokpitinde, çocukları yatırdıktan sonra biraz daha vakit geçirdikten sonra yattık uyuduk.


GOPR0223 from mehmet erem on Vimeo.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder