1 Temmuz 2010 Perşembe

Bozburun-Bencik

Sabah ben çok erken kalktım. Hemen Gül Kafe'nin önündeki, küçük tahta masaya oturdum. Kaptan kendisine de bir çay aldı geldi, oturduk, sohbet ettik.
Seyir defterini karaladım biraz. Yapılacaklar listesini gözden geçirdim...
İkinci bir çıkrık var, kolu arızalı onu da yaptırabilirsem bir tornacıda arkamızdan iki makine çekeriz, şansımız artar... ))
Celal Özdemir ve sonra Nihal uyandılar. Öte beri almaya gittiler. Köy domatesi bulmuşlar, çok eksiğimiz yok: Birgün önceden bıraktığımız çamaşırlarımızı aldık, bir de kaptandan "eski" bir sepet alınca liste tamam oldu...
Gül Kafe'de bize kahvaltı hazırlamışlar. Oturuduk, güzel bir kahvaltı ettik. Koyun tamortasında birgün önceden gelip demirleyen çift direkli modern bir uskuna var! Yaklaşık 40 metre, 8-9 gurcatalı. Muhtemel bir komodor falan. Hepimiz hayran olduk tekneye...
Alışverişe ben Emre ve Mustafa botla gitmeye karar verdik. Tam liman içine girdik ki Atilla Ağabey (Esperanza) demirini takmış, yandaki guletle ceberleşiyor. Biraz ucundan tuttuk, el verdik, kurtuldular... Emre'ye "hakkını alması" için tekneye yanaşmasını işaret ettim, altta kalmadılar, sağolsunlar hemen çıkartıp verdiler. Biz de iyi dileklerimizle onları yolcu ettik...
Öte beriyi alıp, demir alıp çıktık Bozburun'dan. Hemen yandaki sığlığı geçip, içerdeki koya bir göz attık. Kalabalık. Bozburun civarında hem görüntü hem de doğal kirlilik yaratan balık çiftlikleri taşınmış.
Zeytin Ada'nın uzun yıllardır girmediğimiz iç koylarına gittik. 10 metreye funda demir. Ama sahil çok hoş değilmiş yakından, kumsal sanmıştık yanılmışız.
Tam yanaşırken eksik olmasın, suya düştüm yine! "Düşmez kalkmaz bir Allah" diye avutuyorum ama nafile, karizma gitti bir kere )) Bakalım nasıl toparlayacağız?
Mustafa'nın botla mücadelesi önce kürek çekmek olarak başladı, sonra benzin bitti, sonra motor boğuldu, sonra dengesini kaybetti ve bir botla bir denizcinin başına gelebilecek her türlü aksilik oldu! Bir serencem, bin nasihat durumu...
Bu arada Serdar'ı aradım. Aksilikler bir dolu. Şanzımanı arızalanmış, yelkenle zar zor Selimiye iskeleye geri dönmüşler. Tesadüf motor ustaları da oralarda bir yerdeymiş, akşam gelip bakacak. tespitte bulunacak. "Şimdilik burada gayrimenkul vaziyetteyiz" dedi... Gelişmeleri haberdar edeceğini söyleyerek ayrıldı, meraktayım ben de.
Deniz sefası bitince ve Ömer Deniz uyuyunca, demir alıp yola koyulduk. Ada Boğazı'nı geçip, sahili takip ederek önce Atabol kayası'nı döndük ve Hisarönü'ne girdik. Arkadan gelen rüzgarla güzel bir seyir ve Bencik'e geldik.
Düşündüğümüzün aksine çok kalabalık değildi. Kıçtan kara yine Emre'nin becerikliği ile tam zamanında ve tam olması gerektiği gibi...
Bencik'te arılar haricinde hava ve su nefis.
Altımızda bir dolu balıklar oynaşıyor. Oltayı attık, tutamayınca, bu sefer sepeti süsleyip-püsleyip sallandırdık. Bakalım sabah kısmetimize neler varmış?
Akşam olunca arılar çekildiler, harika bir akşam yemeğini akiben yattık uyuduk.