8 Haziran 2004 Salı

Mola adaları-Kalamış

Akşam rahat geçti. Umduğumuz kadar çok sallanmadık.
Sabah çok erken demir alıp, dümdüz denizde Istanbul.
Burası Marmara Adasına göre en az 20 mil daha yakın.
Vakitlice İstanbul'a varıp yağmurun altında pontona girip bağlandık.
İlk seferimizi başarıyla tamamlamanın gururuyla yattık uyuduk.

7 Haziran 2004 Pazartesi

Marmara Adası Limanı-Mola Adaları


Sabah çok da erken olmadan kalkındık. Çay bahçesinde kahvaltı. Vira demir.
37 milyona depoyu doldurduk. 4 kuvvet Poyraz ile limandan çıktık. Rota doğuya, Asmalı'da mola verdik. Çok ilginç bir doğa parçası. Oldukça vahşi. Tekneyi zar zor bir kayadan koltuk-moltuk alarak sabitledik.

Daldık ve midye çıkarttık. Küçük olanların üstünü temizleyip, moules marinier için azırladık. Gerisi tava ve makarnaya sos.
Rüzgar kaldı, motorla Kapıdağ yarımadasının kuzey kıyısında seyrediyoruz. Koylar ve tek tük yerleşimler var ama kuzeyli rüzgarlara açık.

Çok sayıda yunus var, dümdüz denizde çok uzaktan farkediliyorlar. Güneş batışı muhteşem, neredeyse aynı zamanda adalara geldik. Bandırma körfezi açığında birbirine komşu, 2'si büyük 3-4 ıssız kayalıktan oluşuyorlar. Bir fener ve çok sayıda deniz kuşu ve martı sahneyi tamamlayan yegane figuranlar. Güneş batışını kaçırmamak için batıya bakan, koya funda demir.
Gündüzden hazırladığımız midyeler ve yanına şarap ile harika oldu.

Yattık uyuduk...

6 Haziran 2004 Pazar

Asmalı-Marmara Adası

Akşam poyraz çıkmış. Rüzgarltımızdaki mendireğe yaslanıyorz. Önce 64'lük tekneye yardım ettik, gerçi sağlam denizciler, biz olmasaydık da yaparlardı ya, serde misafirperverlik var ne de olsa! Bizim kız o lehundanın yanında "kuş" gibi... İttirerek ayrıldık.
4-5 kuvvetinde frişka bir rüzgar var. Hava açık.
Rota Paşalimanı adası. Erdek tarafındaki Narlı kanalına doğru zevkli bir geniş apaz seyriyle uçarcasına geldik. Koca yelkenli Çanakkale'ye doğru gidiyor.
İlhanköy ve Narlı'da birer mendirek var.
Paşalimanı üzerinde antenler çok uzaktan belirginler. Adanın doğusunda sanki küçük bir ada daha varmış gibi duruyor, meğer aralarında sığ bir kara parçası varmış. Üstünde elektrik direkleri ve geçen arabalar, zor bela farkediliyor.
Paşalimanı Marmara Adasına göre daha az nüfusa sahip, ama oldukça büyük bir ada.
Güneyine doğru dönerek, beğendiğimiz bir yere, funda demir ettik.
Deniz banyosu ve kumsalda yürüyüş.
Güneybatısında, Avşa tarafında 3 tane kayalık var. Araları oldukça sığ.
Avşa ile Paşalimanı arasına Araplar kanalı deniyor. Aynı isimle anılan bir de köy var, biz çıkmadık. Paşalimanı merkezi-merkez denebilirse-batıya bakıyor. Korunaklı bir koy, kuzeyinde Mamali adası. Batıdan girişi zor, 3 adet kardinalle işaretli. Gece girmek tavsiye edilmiyor. Güneydeki koyuna Harmanlı da deniyor, kuzeydeki çıkışı daha güvenli.
Biz de kanaldan kuzeye yelkenle yükseldik, Mamali adasını iskelemizde bırakarak, taze esen poyrazla doğru Marmara Adası limanına.
Ada açıklarında balıkçıları görünce durduk...
Av istavrit. Bir kova tuttuk. Kovayı dolduracağız diye limana karanlıkta girdik. Girişinde kırmızı feneri sağlam, kuzeyde mazot istasyonu, mendirek güneyde. Limanda elektrik ve su bulmak mümkün. 10 milyon bağlama parası. Adalarda cep telefonu çekiyor.
Balık ziyafetinden sonra, hafif bir yürüyüş...
Yattık uyuduk.

5 Haziran 2004 Cumartesi

Kalamış-Marmara Adası/2004

Haldun, Cenk, Kadir ve Ben

Bu Lotus ile ilk uzun seyrimiz.
Çok heyecanlıyız.
05.30’da palamar çözdük. Sivriada’yı iskelede bırakarak güneydoğuya akıyoruz. Rüzgar hiç yok, motordayız. Rota 230, hızımız 6 millerde. El GPS’ini ilk defa denedik. İyi çalışıyor. Otomatik Pilottayız. Erol Ağabey yeni tamir etti sağolsun, bu alet çok yararlı bir şey. Özellikle çarşaf gibi denizde böyle dümdüz dümen tutmak bayağı bir iş hani!
Gemi seyir rotasının güneyindeyiz. Pusulada bu rotada 2-3E bir sapma var.
Yunuslar seyrimize eşlik ediyor. Pervaneden gelen vuruntu artınca devri düşürdük, hızımız da azaldı ama sorun değil.
16.30 gibi Asmalı Adasını bordaladık. Üzerinde kimseler yok, sadece yalnız bir fener. Görüntüsü etkileyici. Adanın kuzeyine bakan bir kumsalda durduk. Lodos hakim. Ama deniz temiz değil hiç, çok deniz anası var acaba yunuslarla alakası var mı diye düşünüyoruz…Tornistan ile koydan çıkarken motor uyarıları çaldı. Şarj olmuyor, motor kapağını açtık, alternatör bağlı olduğu yerden çıkmış, kayışlar iş görmüyor, dolayısıyla şarj etmiyor. Uyarı o! Kastırarak tekrar gerdik. Az devirle, en yakındaki liman, Asmalı’ya girdik.
Asmalı’da herkes Sürmeneli. Küçük bir barınak ve sahilde bir kahvehane, bir bakkaldan oluşan birkaç dükkan var. Normalde fazla bir mekanik destek bulunacak bir yer değil aslında ama acemi şansı herhalde, bir tornacı ustası Naim Usta, yaz tatili için köye gelmiş! Kısa sürede kaynak yaptı ancak bu alternatörün motorun orijinal parçası olmadığını söyledi ve göstererek açıkladı.
Küçük barınakta, bizden başka bir yelkenli daha var. Bruce Farr dizayn 64 feet bir cutter! Özel yapım! Klaus ve Barbara, emekliliklerini yapan Alman bir çift. Teknelerini 2 yıl önce İsveç’te yaptırıp bütün Kuzey Denizi, Atlantiği ve Akdeniz’i dolaşarak Istanbul’a kadar geldiklerini, şimdi dönüş yolunda olduklarını söylediler.
Haldun’la böyle bir tekneye sahip olmak için adamın nasıl bir işi olduğunu kendi aramızda fısıldaşırken, o belki de tahmin etmiş olacak ki, kendiliğinden “Para basıyordum, ben” dedi...
İçtiğim şarap burnumdan geldi...
Kahkahalarımız yavaşlayıp ve kendimize geldikten sonra, açıkladı. Matbaaların kullandığı kağıt hammaddesinin ana üretcisiymiş uzun yıllardır. Genelde Almanlarda bu tarz ince bir “sense of humor” olmaz ama işte istisnaları da yok değil! Mendirekten topladığımız midyeleri “para babalarına” yollayınca, yan tekneden de bize kaliteli bir şarap geldi… Afiyetle yedik-içtik.
Yattık uyuduk...