13 Ağustos 2008 Çarşamba

BODRUM-KOS-PSERİMOS-KALİMNOS-LEROS-YAHŞİ/2008-VI

VATHI – Almyres
Sabah oldu, hemen limanın yanında güzel bir denize girme yeri var, kızlar hamama benzettiler orayı, duş falan da var.
Demiri merak ettim, maskeyi takıp baktım, “ne olmuş olabilir?” diye kendi kendime sorup duruyorum. Meğerse bizim iskelemizdeki tekne demirini tamamıyla diyagonal atmış, bizim demir onların zincirin üstünde havada sallanıp duruyor, hiç yere bile deymiyor. Derinlik 3-4 m olduğu için daldım, demiri alıp yere koydum. İçim rahat etti nihayet, olay kontrol altında. Keşke evvelki akşam demir atınca dalıp baksaymışım. Neyse en azından çıkış esnasında problem yaşamayacağız. Diğer tekneler çıkarken, herkesin demiri birbirinin üstündeydi.
Mehmet demişti ki Vathinin hemen yanında çok güzel bir koy var, küçücük ama ıssız, bu koyu gördük, Vathi’den çıkınca 5 dk mesafede. Girdik ama çok ufak bir yer, tornistan yaparken botun uzun ve batan ipi dümen palasıyla tekne arasına girdi ve hemen kilitlendi, milimm oynamıyor, kayaların üstüne doğru sürükleniyoruz, üstümdeki şortla sap suya atladım, noldu diye bakmak için, durumu anlayınca ipi çektim, sağdan soldan ama fayda etmedi, tekne sürükleniyor, bıçak ve maske istedim, bıçağı bulamadılar, çıktım bıçak aldım yine atladım, önceden bütün ipini tekneden kestim, iki ayağımla palaya dayanıp ipi çekiyorum banamısın demiyor. Baktım olmuyor daldım ipi kesiti doğrultusunda kesmeye başladım ki, incelip çıksın ordan. Bu arada tekne nereye gidiyor diye bakıyorum, neyse ki tesadüfen açığa doğru sürüklenmeye başladı, tehlike geçti. İpi enlemesine kestim, asılınca çıktı. Artık kısa bir bot ipimiz var, sanki daha iyi oldu.
Bu arada bizim koya fırsattan istifade başka bir yelkenli tekne giriverdi, bize yer kalmadı. Biz de devam ettik ve gördüğüm en müthiş koylardan birine geldik, Almyres! Önce demir attık, sonra kıçtan bir Ilgın ağacına doğru bağladık ve orada kalmaya karar verdik.
Bu arada bir tekne bizim oraya gezmeye iki tur birilerini getirdi sonra 6 gibi geri almaya. Biz de koyun tam ortasında onun manevralarına hafif engel olduğumuzdan ilk geldiğinde hafif, ikinci geldiğinde ise belime kadar suya girip tekneyi komple tutarak yardımcı oldum, ikinci keresinde tekneyi sağlam tutarken, binenlerden de teşekkür ederek el sallayarak falan binerken baktım kaptan iki arada bir derede acele acele 4 plastik bardağa buzlar koyuyor, nooluyor mooluyo derken üstüne de uzo, daha ne olduğunu anlamadan 4 buzlu uzo bardağını denizin içinde neredeyse yüzen bendenizin ellerine tutuşturuverdi ve herkes birbirlerine teşekkür ederekten gidiverdi.
Neyse kimseler kalmadı, o kadar güzel ki? Yarlar beni çağırıyor, Eda’da aynı duyguya kapılmış, diğer kızlar istemediler, biz yukarıya tırmanmaya başladık. Bir süre sonra sağlam tırmanışa dönüştü, bir ufak mağara bulduk, falan filan derken bayağı zaman geçti.
Bu arada aşağıda olaylar gelişmiş. Bizim kaptan yanına gençten bir delikanlı alıp geri dönmüş, buzlar, uzolar. Kızlar tecavüze geldiler diye bayağı korkmuşlar, bize bağırmışlar, ıslıklar, mıslıklar ama tabi duymamıza imkan yok.
Biz aşağı vardığımızda özellikle Esra da bayağı bir terör havası vardı, tecavüz, hırsızlık, çeşitli teoriler.
Kaptanın adi Yannis, hadi benim tekneyle yan koylara sizi götüreyim dedi, e hadi OK dedik, Nur da OK dedi, Eda ve Esra gelmeyiz dedi, sonra biz giderken tek başlarına orda kalmanın daha kötü olduğuna karar verip onlar da geldiler ama Esra tamamiyle kızgın ve keyifsiz, biz gittiğimizde başkalarının gelip bizim tekneyi soyup soğana çevireceklerine inanıyor. Neyse sonuçta bu keyif almak için yapılan bir şey, doğru ya da yanlış Esra keyif almadığı için kaptana dedim ki Esra’yı deniz tuttu geri dönmemiz lazım, bizim koyda içelim. OK dedi geri döndük. Geri dönünce Esra da rahatladı, herkesin keyfi yerine geldi. Uzolarla birlikte, süper bir buzuki ve sirtakilerle gece oluverdi. Issız kumsal, ay, dağlar, yarlar, süper müzik ve kumların üstünde sirtakiler, danslar, gece böyle bitti.
Koyun adı, sonradan öğrendik, Ilgın ağacı, yani Almyres’miş.