4 Ekim 2009 Pazar

Bodrum Alinda



Sabah saat 07.00 gibi uyandık, hava yine çok güzeldi, güneş yeni doğuyordu. Önce kahvaltıyı da burada yapalım diye düşündük ama sonra rüzgarı kaçırmamak için vazgeçerek bir başka koya gitmek üzere yola koyulduk, motorla koydan çıktıktan sonra dalgalı ve rüzgarlı bir denizle karşılaştık. Rüzgar düne göre daha şiddetli, deniz ise bayağı dalgalıydı. Bu kez sadece Cenovayı açtık, ana yelkeni böyle bir rüzgar ve dalgada açmaya cesaret edemedik, direği kırabileceğimizi düşündük. Çok kısa bir süre ayı bacağı denedik ama riski görünce vazgeçtik.
İkinci günkü seyrimiz daha zor, ama çok da zevkliydi. Artık sadece rüzgarı değil, dalgaları da kolluyorduk ve rotamızı ona göre ayarlıyorduk. Yer yer dalga boyu 3-4 metrelere varabiliyordu. Ama hızımız da zaman zaman 8-9 nm. yi bulabiliyordu, üstelik sadece Cenovayla. Sabah kahvaltımızı yapmak ve biraz da gezmek, görmek için Leros adasının kuzeyinde Partheni koyunda limana girdik. Burası koy girişinde birçok balık çiftliğinin olduğu ve içeride bir çekek yeri ve büyük gemilerin de yanaşabildiği bir limanı olan küçük bir yerleşim merkeziydi. Bir tonoza bağlanarak sabah kahvaltımızı yaptık ve çok sevimli bir yer olmadığı için daha sonra hemen çıktık ve yola devam ettik. Öğleyin yemek molası için Patmos adasının güney-batısında yer alan geniş bir koya girdik de ama rüzgar bizi o kadar şiddetli savuruyordu ki ancak makarnamızı yedik ve hızla o koydan uzaklaştık. Oysa orada denize de girmeyi planlamış ve hayal etmiştik.
İkinci gecemizi İkaria adasında Kirykos limanında geçirmeyi planlamıştık ve öngörümüze göre oraya varışımız çok geç olmayacaktı, saat 19.00 gibi orada olmayı planlıyorduk. Ancak evdeki hesap çarşıya uymadı ve saat 19.00 da ancak boğazdan geçip Foumi adası limanına varabilmiştik. Yine zik zaklar çizerek, tramolalar atarak seyretmiştik. Malum hem dalga hem rüzgar yolu biraz zorlaştırdı. Limana girdiğimizde önce tekneyi kıçtan kara bağlamak için bir yer baktık, daha çok balıkçı tekneleri vardı. Ancak tüm yerlerin balıkçı teknelerine ait olduğu konusunda uyarılınca, Alman bayraklı bir katamaranın yanına gittik ve ona demirlediği yerin bize de uygun olup olmadığını sorduk ve tam yanına 4 metreye demirleyecekken limandan bizi çağırdılar ve evraklarımız olup olmadığını sordular, biz de olmadığını ama kısa süre kalıp yolumuza saat 04.00 gibi devam edeceğimizi söyledik. Görevli olduğunu söyleyen bir şahıs bu şekilde nasıl buraya geldiğimizi ve asla duramayacağımızı söyleyerek bizi yolumuza devam etmek konusunda zorladı. Ben de bunun üzerine Melih’e yürü yavrum gidiyoruz, ilk hedef Alaçatı Marina dedim. Alman yatçıdan aldığımız hava durumu tahmini yarın rüzgarın hafif şiddette olacağı ve kuzeye döneceğiydi. Zorlu bir gece bizi bekliyordu, hazır güneyden esen bir rüzgar varken yelkenle yola devam edebilirdik. Saat 19.30 gibi hava kararırdı ve biz Fournoi (Foumi) den ayrıldık, yine cenova ile ve dalgalarla yol alıyorduk. Hava parçalı bulutluydu ve dolunay vardı. Ay ara sıra bulutlar arasından yüzünü gösterdiğinde etrafımız bayağı aydınlanıyordu, bunun dışında ise zifiri bir karanlık vardı, kendi ışıklarımız dışında bir ışık yoktu. Rotamızı yaptığım hesaplara göre 335 derece kuzey-doğuya hedeflemiştik. Daha sonra Melih Mehmet Erem’le yaptığı görüşme ile bunu doğruladı biraz daha kuzeye kayarak 350-360 a kadar çıktık. Dalgalar gittikçe irileşmişti, rüzgar da artık biraz daha serin esiyordu. Dalga ile aynı zamanda rüzgarı hesaplamak ve yelkeni doldurmak gittikçe zor olmaya başlamıştı. Saat 24.00 de yekeyi Melih’e devredip, ben uyumaya gittim. Melih tek başına battaniyeye sarınarak 01.45 e kadar devam etti, sonra ben uyandım ve tekrar yekeye geçtim, bu kez Melih dinlenmeye çekildi. Ortalama hızımız 6-6,5 nmildi. Saat 03.00 gibi çok uzaklarda Alaçatı’nın rüzgar santrallarının ışıklarını gördük. Ve 03.45 gibi sahile daha yaklaşınca tramola atarak kayan rotamızdan şimdi hafif kuzey batıya 2-3 mil seyrettik ve Alaçatı limanı koyunun girişine geldik. Orada Melih’i uyandırdım ve cenovayı topladık, motorla seyretmeye başladık. Çok sığ olduğu için bir gözümüz derinlik ölçerde, rüzgar altında seyrediyorduk. Derinlik kimi yerlerde 3 metre olabiliyordu. Korkarak ve koyu tam ortalayarak marina ağzına kadar ilerledik, Melih bu arada marinayı telefon ile arayarak bizi karşılamalarını istedi. Ve saat 04.00 gibi marinada çekek yerinin önüne (Marinada o saatte boş yer yoktu) rüzgar altında biraz acemice ve bottaki arkadaşın yardımlarıyla tekneyi bağladık. Tahmin ediyorum ki, çocuk bizim gibi acemiliği her hallerinden belli iki kişinin gecenin bu saatinde, böyle bir havada nasıl geldiğimize çok şaşırdı. Ertesi sabah tekneyi marinaya çeker ve yanaştırırken de aynı şaşkınlığı bir kez daha yaşadığına adım gibi eminim.
Açık denizde canavarız, ama demirlerken ve bağlanırken tam bir acemi olduğumuz ve daha çok deneyim edinmemiz gerektiği kesin. Onu da öğreneceğiz….
Etrafı temizledikten sonra, geride arızalı bir otomatik pilot bırakarak tekneyi terk ettik.