25 Ağustos 2008 Pazartesi

BODRUM-ASTİPALİA/2008-IV

VLİKADHİA – MALTAZENA (ASTHİPALİA)
Hemen hemen 35 millik yol, göya erken yola çıkmamız lazım, her zamanki sabah keyfi meyfi derken ancak öğlen gibi çıkabildik. Rüzgar uygun ve güzel esiyor, camadansız ful arma ilerleyebiliyoruz. Hava çok sıcak değil, bayağı bir giyimliyiz. Meşhur Asthipalia ufukta gözükmeye başladı. Bu adaları kaç senedir ufukta görüyoruz, harita üstünde de çok muhteşem duruyor, bol girintili çıkıntılı kelebek şeklinde bir ada. Hep gitmeyi isteyip bir türlü gidemediğimiz adaya nihayet gidiyoruz. Onun için pek heyecanlıyız. Diğer taraftan Mehmetlere bir uzak yol yolcusu gitmeyin oraya demiş. Ama bizim görmemiz lazım bu adayı.
Gittikçe güney doğu burnuna yaklaşıyoruz, yaklaştıkça adanın sıcaklığı geliyor, çorak taş gibi bir ada. Bu sıcaklık üşümüş olan benim ve İdil’in pek hoşuna gidiyor.
Önce süper enteresan duran fiyord gibi olan Agrilithi’ye girmeyi planlıyoruz. Heikell your own paradise demiş burası için, rüzgar dışarıda gürlerken içerisi çok korunaklı oluyormuş. Şu anda hava çok kuvvetli değil, içerisi hakikaten korunaklı, ama, hay allah, çoook çirkin!!!
Maalesef bu çirkinlik durumu bu adada hep bizi takip etti sayılır. Yani bir ada nasıl çirkin olabilir, ben ilk defa görüyorum, yazık hiç güzel değil bu ada.
Agrilithi’de duralım durmayalım mı, diye bayağı bir tereddüt ettik çünkü saatte ileri ama düşünürken kendi kendimizi koydan çıkmış buluverdik. Maltezana uzak değil, 2-3 mil mesafede. Bu arada yol boyunca kıyıya yakın ilerliyoruz, toprağın renginden midir, tek tük garip binalardan mıdır, denizin bulanık renginden midir bilemiyorum.
Maltezana’da normalde alargada duruluyor. Ufak bir iskele liman gibi bir şey var, oraya yer varsa aborda olmak veya kıçtan kara olmak mümkün. Biz demir atıp alargaya bir güzel yerleştik. Bizim dışımızda eskiden Maltalı korsanların cirit attığı koca yerde 3-4 tekne var. Hepsi de bakıyoruz uzun yol tekneleri gibi duruyor. Tam arkamızdan eski püskü bir katamaran var, içeride yaşlı bir çift, arada bir görüyoruz, hiç karaya çıktıklarını görmedik, arada sırada teknenin üstünde hiçbir şey yapmadıklarını görüyoruz. 3 gün sonra buraya döndüğümüzde yine bıraktığımız gibi duruyorlardı.
Alman bandıralı, artık böyle bir hayatları var anlaşılan. Aslında tanışmak lazımdı onlarla.Akşam bota atlayıp karaya, ilk defa Asthipalia’ya ayak bastık. İçerlerde İtalyan dizayn bir lokanta bulduk, servis normalin üstünde yavaş ve eksiklerle doluydu ama napalım. Şarap ve greek salad hep garanti iyi.