26 Mayıs 2015 Salı

Kurtarma Çalışmaları

1saat boyunca, husursuzca yatakta dönüp durduktan sonra kalktım.
Çocuklar olan bitenden habersiz mutlu mesut uyuyorlar.
Benim kalkmama Tamer de kalktı. "Seni bırakayım" dedi. Arabaya bindik, önce Alaçatı.
Dün geceki havadan eser yok, deniz çarşaf gibi. Daha önemlisi, Lotus bütün heybetiyle ayakta. Sular iyice çekilmiş, neredeyse 1 metre suda, salma ve dümen palası en az 50-60 cm kuma gömülmüş vaziyette.
Korktuğum başıma gelmedi, neyse ki... Lotus tüm gece onu döven dalgalara dayanmış.
Güzel kızım benim, ne badireler atlattık beraber.
Dur bakalım buradan nasıl çıkacağız diye söyleniyorum kendi kendime.
Çeşme limanında, kendisi de dalgıç olan Kurmay Erbaş'ı aradım. Çok yardımcı oldu. Bana bu iş için tavsiye ettiği kişi gündüz turda olacakmış. Ancak akşam 18.00 gibi gelecekmiş. "Ben de gelip bir göreyim tekneyi" dedi. Öğleyin buluşmak için sözleşip ayrıldık.
Tamer beni Alaçatı'ya getirdi. Bu arada yolda Evren'leri aradım. Bu akşam İzmir'de kalacak biryere ihtiyacımız var, sağolsun hemen atlayıp geldiler. Rıza Usta, Mahir Ağabey ve Engin Kozcu'dan bölgede bu işi yapabilecek kişilerle ilgili bilgi alıyorum. Bu arada Erol Ağabey ve Ömer İstanbul'dan kalkıp arabayla geleceklerini yolda olduklarını söylediler. Çok sevindim. Tümay, Çanakkale'den bir römorkörün Mersin'e doğru gittiğini, gerekirse Alaçatı'ya döndürebileceğini, benden haber beklediğini söyledi. Rahatladım.
Nurettin Ağabey'ler öğleyin geldiler. Bu arada etrafta birçok fikirler uçuşuyor. Teknesinin motoruna birazcık güvenen herkesin söylediği şey aynı, "leblebi gibi söküp alırım ben onu oradan". Sakin kalıp doğru kişiyi seçmek önemli.
Bugün hava güzel. İki güne kadar sert bir güneyli hava var. Bugün en geç yarın çıkartmamız lazım kayığı, saplandığı yerden. Özetle akşama kadar beklemeyip, öğleden sonra Dalyanköy barınağından bulduğumuz Volkan Kaptan ile prensipte anlaşıp, kurtarma işlemine başlamaya karar verdik.
Tekne yaklaşık 20 metre, ahşap bir balıkçı kayığından bozma. 700 HP motoru, büyük bir pervanesi ve ırgatı var. Kendi halatını ve sapanlarını getirecek. Daha önemlisi kendisi dalgıç, "teknenin altını  kontrol etmeden, karaman vurmamak, kontrollü çekmek" lazım deyince ikna oldum. El sıkıştık.
Kurtaran tekne Çeşme kanalından gelene kadar, Erol Ağabey ve Ömer de yetişti.
Tekne açıkta duruyor. Bir dalgıç uzun bir 3 kollu halatı Lotus'a getirdi. Teknenin altına baktı. Pruva babalara bir sapan vurup, yavaş yavaş asıldılar. Lotus açığa doğru döndü Direği de açık denize doğru yattı. Bu arada dümen palasının ucu hasar gördü ama hiç önemli değil.
Tekne yaklaşık 4-5 metre gittikten sonra yine saplandı. Yer yer sığlıklar değişiyor.  Altımızdaki dalgıç kontrollü olarak talimat veriyor açıktaki tekneye.
Lotus'un baş babalarındaki halat bir sonraki asılmada koptu. Kurtaran tekne tarafına attıkları izbarçodan koptuğunu sonradan öğrendik. Bu tür çekme işlerinde standart ameliye güvertedeki yardımcının halatın boşunu devamlı alıp, elinde tutması uygun. Eğer bağ yapılırsa kopma gayet olası. Keza bizim tekneye verdiği çımada da kasa vardı.
Direğin tepesinden aldığımız mandar halatını uzatıp, dışarıdaki bir başka balıkçı teknesine verdik. Lotus'u iyice yana yatırarak asılmaya devam ettik. Bizim makine de çalışıyor, altımızdan ciddi kum atıyor. Kum zeminlerde bu sıkça yapılan bir iş... Bir ara büyük tekne de içeriye girerek kumda geniş bir kanal açtı.
Bu sırada pervanesine dün geceden bizim attığımız çapanın takılmamış olması büyük mucize!
Bazı durumlarda özellikle sert rüzgar varsa, kurtaran teknenin başından açığa atılan bir ağır demiri vira etmek de yardımcı olabiliyor.
Özetle tekne önceleri yavaş sonra kurtulduktan sonra hızla saplandığı yerden derin suya kavuştu. Alkışlar ve ıslıklar arasında bağlı olduğumuz halatları çözerek avara olduk.
Salimen marinaya giriş yaptık...

Çekme ve kurtarma işlemleri ile ilgili çıkarttığımız dersleri şöyle sıralayabiliriz:

1-Öncelikle bir yere oturunca oradan kurtulmak için mümkün olduğu kadar erken müdahale etmek gerektiğini düşünüyorum. Her geçen zaman kurtarılmayı güçleştiriyor. 

2-Hep dediğimiz gibi ağır devirli, büyük pervaneli, torku yüksek motoru olan ataletli tekneler çekme, yedekleme ve kurtarma işinde dıştan takma makinelere göre daha başarılı. Marina botları ki bir tanesi 75HP idi, krom ayağını koparttı. 

3-Çeken teknenin saç olması avantaj ama şart değil. Bu aşamada belki de daha önemli olan kurtaran kaptanın tecrübesi, bilgisi ve yöreye hakimiyeti. Bunlarda eksikliği olan kaptanın yarardan fazla zararı olabilir. Saat 04.30'a kadar bizi kurtarmak için uğraşan yöre dalgıcı Osman, bizi çekemediği gibi kendi kayığının batmasına da engel olamadı...

4-Benim en çok zorlandığım kısım zaten bu oldu. Hiçbirini tanımadığım kişilerden, "merak etme, bu bizim işimiz tereyağından kıl çeker gibi alırız" lafını birden fazla duyunca insan, ister istemez sinir olmaya başlıyor.

5-Fiyatla ilgili önceden konuşup anlaşmak önemli. Bunun tercihen-eğer mümkünse-yüzyüze, hatta yazılı yapmakta yarar var. Şahit olması da bir diğer önemli husus...

6-Oturmada belki de ilk yapılacak iş, içeri girip saplamaların ve dümen kovanının durumunu kontrol etmek. Eğer zaten su yapıyorsa, hazırlık yapmadan dışarı almamak lazım. 

7-Çeki halatını çekme yönüne göre, yükü dağıtacak şekilde birden fazla yere sabitlemek şart. Bu iş için en uygunu birden fazla koçboynuzuna sabitlenmiş bir sapan kullanmak. Koçboynuzuna volta edilen kasalar, (birer kalın halatla mesela cenova ıskotaları gibi) güvertedeki vinçlere de sabitlenebilir. Eğer sapan için uzun bir halat varsa koçboynuzlarına sadece bir tur voltaladıktan sonra hiç kilit yapmadan vince alınabilir. 

8-Bence eğer direk güverteyi geçip, omurgadaki ıskaçaya inmiyorsa, direği bağlama unsuru olarak kullanmamak lazım.

9-Esnemesi olan 3 kollu halatlar kullanmak uygun. Genelde bunu zaten çeken tekne getiriyor. İlk verilen 28'lik polietilen halat olta misinası gibi koptu. Kendi babalarına bağ yapmalarından kaynaklanmış. İkinci halat 32 lik idi ve bağ yapmayıp vincin tamburuna sardılar. Bizi dışarı o halat ile aldılar. Halatların uçlarının kasa dikişi olması şart!

10-Rüzgar yoksa iş daha kolay, ama tekneyi yüzdürecek dalga olması bir diğer avantaj. Hangisi daha iyi emin değilim. Rüzgar yelken açarak tekneyi yatırmak açısından anlamlı olabilir ama kendi tecrübelerime göre yelken açmanın oluşturacağı çaparize dikkat etmeli. Eğer açılacaksa da iskotanın boşunu dibine kadar alıp yatırma momentini arttırmak önemli. Tabi rüzgarın karadan açığa doğru estiği durumları kast etmiyorum, bu gibi bir durum çok anlamlı ve yararlı olacaktır.

11-Teknenin içindeki ağırlıkları tamamen boşaltmak lazım. Su depoları ve tekne içindeki ağır malzemeler gibi... Demiri götürüp açığa atmak ve boşunu almak dolayısıyla iki açıdan da yararlı. Yeter ki çeken tekneye bir çapariz yaratmasın. Ertesi gün kumun dibindeki çapanın sırtında üç kanatlı pervanenin izini farkettiğimde bazı şeylerin ne kadar kolaylıkla rayından çıkabileceğini daha iyi anladım.

12-Teknenin kendi motorunu da çalıştırmak şart. Hem alttaki kumu kaldırıyor hem de çeken tekne 700HP makine olsa bile katkı sağlıyor.

13-Çekme kesinlikle ağır devirde başlatılmalı. Karaman vurmak tabir edilen, halatı boşaltıp birden yüklenmek çözüm değil. Bu aşamada çeken teknenin gezinmesini engellemek için Tümay'dan öğrendiğim bir teknik, çeken teknenin kendi ağır çapasını açığa atarak, sanki kıçtan kara bağlanıyormuş gibi kurtarılan kayığa yaklaşması çok yararlı olabilir. Hem uskurun döndürme momentini bertaraf ediyor, hem rüzgar varsa çeken teknenin rotasından çıkmasına engel oluyor hem de eğer başta birisi ağır ağır ırgatı vira ederse, ekstra güç sağlıyor.

14-Tekneyi yan yatırmak için biz direk tepesinden uzun bir halatı dışarıdaki bir başka küçük balıkçı kayığına verdik. Birisi tekneyi yan yatırırken diğeri dışarı doğru asıldı. 

15-Çekilecek mesafe uzunsa kesinlikle kafadan çekmek lazım.  Önden giden salma kumda bir kanal açarak dümen palasının zarar görmesine engel olabiliyor. 
Bu arada bir dalgıç devamlı olarak tekne altını kontrol etmeli. Hareketler çok yavaş ve kontrollü olmalı, zaman kısıtlaması olmamalı... 

16-Su çok sığ ise büyük pervaneli kayığı iyice yanaştırmak veya içeri hızla girip kumu dağıtması denenebilir. Son kertede biz böyle kurtulduk. 

17-Eğer tekne tahliye edilip terk edilecekse, mutlaka çapa atmak ve akü kutup başlarını çıkartmak lazım. Demir feneri yakmak ve tekne içinde tercihen bir küçük ışık bırakmak, içeride birisi var izlenimi yaratması açısından yararlı olur diye düşünüyorum... 

18-Sigortayı haberdar etmek ve güvenilir tanıdıklardan fikir almak, bu gibi durumlarda hayati önem arz ediyor. 


Aşağıdaki çizimlerde tekneye bağlanacak kurtarma halatlarındaki yükün nasıl dağıtılacağı anlatmaya çalıştık.


Kurtarmanın videosu burada. Ebru İşletici'nin kamerasından
https://vimeo.com/128870767

23 Mayıs 2015 Cumartesi

Sakız-Alaçatı

KAZA!
Sabah kalktığımızda hava güzeldi. Bugün gerçi yağmur ihbarı var ama henüz iyi durum.
Arabalarımız var, teknede mükellef bir kahvaltı hazırlayıp adayı dolaşmaya çıkmayı planlıyoruz. Henüz gelen giden yok. Adanın özellikle güneyindeki köyler ortaçağdan kalma çok ilginç yerler olarak biliniyor. Mutlaka gezilesi yerler, Pirgi ve Mesta özellikle önemli.
Pirgi'de kahve Mesta'da kuzu çevirme yedik.
Adada çok sayıda Türk turist var. Bayramı fırsat bilip Çeşme'den gelmişler.
Dönüşte Sakız şehrine uğrayıp alışveriş yapmayı planlıyoruz. Bir market bulduk. Şarküteri tarafı iyiydi ama içki reyonu zayıftı. Vakitlice tekneye döndük.
Arabaları teslim edip, akşam yemeğini oralarda bir yerde yiyip, gece yola çıkmayı planlıyoruz.
Planlar limana bir port polis ekibinin gelmesiyle bozuldu. Girişi yapmamız için limana gelmemiz gerektiğini söylediler. Genel olarak kesin ama kibar konuştular.
Biz de alttan aldık. Sorun olmadı ama orada daha fazla kalmamıza da olanak kalmadı.
Avara olduğumuzda saat 17.30 gibiydi. Yol üstünde Alaçatı Marina var, vakitlice oraya varmak iyi bir fikir gibi düşündük. Başımıza ne belalar geleceğini önceden hiç düşünmemiştik.
Mendirekten çıkınca rüzgarı baş omuzluktan almaya başladık. Açı çok dar. Motorla destek oluyoruz, ana yelken açık. Kanalda dalga var, Özdeniz ekibi teknenin altının pis olması sebebiyle hırpalanıyorlar. Onlara yakın seyredince nispeten rahatladıklarını görünce biz de hızımızı düşürdük.
Seyahatin başında cep telefonum kırıldı. Navionics'i kullanamıyorum. Yedek el GPS'inin de bir sebeple haritaları o bölgeyi içermiyormuş. Tam da ihtiyaç olduğunda çalışmaz ya hiç bişey...
Alaçatı koyuna karanlıkta girdik. Bu arada rüzgar iyice sertleşti, dalga boyları büyüdü. Sanki hissetmişim gibi herkese can yeleği giydirdim.
Bilenler bilir Alaçatı koyu, birden sığlaşan kumluk zemini ile karışık bir girişi var. Daha önce gece de gündüz de defalarca girdim. Koyun tam ortasında saç bir şamandıra var. Koyun doğusunda 7-8 tane lateral şamandıra var. Hiçbirisi ışıklı değil. Koyun içinde dalga var, şamandıraları kaçırmaktan endişe ediyorum. Gözüm derinlikte, Tamer de teknenin burnunda şamandıra kolluyor. İlkini yakalasak gerisi kolay.
Derken koca tekneyi bir sörf tahtası gibi kaldıran bir dalgayla kumluğa oturduk. Hemen tornistan falan basmak hiçbir işe yaramadı. Tekneyi döven dalgalar her seferinde biraz daha da oturmamıza sebep oluyor. Zemin kumluk. İçerde çocuklar var.
Telsizle marina botlarından yardım istedik. Önce biraz çekmeye çalıştılar. Ama hem çok dalga var, hem de motorları bu iş için yeterli değil. Büyük olanın krom ayağı kopunca ameliyeye son verdik.
Botlarla çocukları, Cansu ve Nihal'i sahile çıkarttık. Güzelyalı'da evleri var. Çocukların bir arabayla eve ulaştıklarını duyunca biraz olsun rahatladık.
SG ile yaptığımız görüşmeden Alaçatı balıkçı barınağından bir dalgıcın cebini verdiler. Osman Reis ile konuştuk. Bu arada Sığacık'tan Nurettin İşletici ve Rıza Usta da arabaya atlayıp kalkıp gelmişler.
Burak Özdeniz salimen içeri bağlanınca o da kendi botuyla geldi. Bize derinlik ile ilgili detaylı bilgi veriyor.
Çapayı atıık, tekneyi yatırmak için yelkeni açtık, tüm su tanklarını boşalttık. Ama nafile!
Gece yarısı saat 03.00'e kadar uzun uzun uğraşmamıza rağmen Lotus'u çıkartamadık.
Herkes çok yoruldu, kurtarma ameliyesini ertesi güne bıraktık.
Osman'ın dalgıç teknesi stop etti. Makinayı çalıştıramıyor. Benim botla yardıma gittim. Çok fazla su almışlar. Aşağıda bir kaplamanın tamamen kestiğini, içeri su girdiğini miçozların yetişmediğini söyledi. Onları tahliye ettim. İki tane yan yana terkedilmiş kayık var artık, koyda...
Gerçi rüzgar kesildi ama hala dalga var, tekne içinde uyumak mümkün değil.
Tekne içindeki değerli eşyaları bir çantaya doldurdum. Akülerin kutup başlarını söktüm.Tüm şalterleri kapattım. İçerde bir tane fener açık bıraktım. Gurcataya da demir fenerini yaktım.
Gerçi kim gelip tekneye çarpar ki diz boyu suda?
Ve Lotus'u kaderine terkedip, yarın sabaha salimen çıkmasını ümit ederek, tahliye ettik.
Arabaya binip Güzelyalı'daki eve geçtik. Yatağa girdiğimizde saat 05.30'du.
Çağla uyandı ve "teknemize birşey olmadı di mi baba?" diye sorunca artık dayanamadım...


20 Mayıs 2015 Çarşamba

Nergis-Sakız Adası

Dün geceye kıyasla bu gece daha ılımandı. Sahilden 220V almamamıza rağmen üşümedik pek. Tabi tüm gece Webasto çalıştı durdu hep. Normalde Webasto pek de az çekmiyor, özellikle ilk çalıştırmada ama rüzgar gayet iyi şarj durumumuz fena değil.
Dün geceyi Atilla Ağabey'in tek demirinde borda bordaya geçirdik. Alargada kalınan bu gibi durumlarda ikinci bir demir atmak iyi bir fikir değil. İki teknenin zincirlerinin karışması çözülmesi bayağı berbat bir sorun.
Koyda bizden başka kimsecikler yok.
Sabah Tamer erkenden hazırlanıp dalmaya gitti. Botu alıp tek başına gitti. Cep telefonu yanında.
Herkes kalkınca kahvaltıya giriştik. Sucuklu yumurta, söğüş domates salatalık, bilumum reçel, sarelle ve çay ana menü. Yanında ufak tefekler...
Ben de teknede ufak tefek işlerle ilgileniyorum. Telefon sesiyle irkildim. Koya giren bir tekne var. Meğer Özdeniz'ler sabah erkenden kalkıp yol yapıp bizi Nergis'te yakalamışlar. Ne hoş süpriz. Yanyana bordaladık. Çocuklar buluşunca çok sevindiler.
Hemen dünden ertelediğimiz 23 Nisan bayram kutlaması ve çimariva düzeneğine geçtik. Flamalar uc uca eklendi ve tören kıtası eşliğinde direğe toka edildi.
Bu arada Tamer de döndü... Eli boş değil, porsiyonluk bir "deniz" çipurası ve boylu bir melanur bugünkü nevalemiz. ))
Burak kendi botuyla çocukları kumsala çıkarttı. Önceleri sırf erkek organizasyonu gibi düşünüldü. Ama Çağla kendini çok soyutlanmış hissedince "duygu sömüren" bakışlarına daha fazla direnemedim, ben de bizim botla onu götürdüm. Kumsal zift dolu. Çocukların ayakkabıları berbat.
Kumsalı büyük bir hayal kırıklığı olarak arkamızda bırakarak, ve ziftlere fazla bulaşmadan botla tekneye döndük. Benzinle temizlik faslı bayağı başarılı oldu gibi...
Çok da fazla oyalanmadan batıya, Sakız'a doğru yola çıkmak istiyoruz. Burak'lar da bizimle beraber gelip, akşamı Alaçatı Marina'da geçirmek istediklerini söylediler. Ne güzel... )))
Çağla teknesiyle şimdilik ayrılıp, Nergis'ten çıktık.
Balık çiftlikleri üst üste. Tehlikeli şamandıralarına fazla yaklaşmadan, çiftlikleri sancağımızda bırakıp açık denizden gelen meltemin de etkisiyle motor yelken batıya seyrediyoruz. Bir telefon...
-"Biz karar değiştirdik, sizinle Sakız'a gelebilir miyiz?"
-"Tabi gelebilirsiniz, çok iyi olur"
Sakız'da ana limana girmeyi düşünmüyoruz. Emborios çok güneyde ve akşam güneyli esecek, solugan rahat bırakmaz. Arada Kataraktis ve Ermioni var. İkincisi daha yakın ve korunaklı gibi duruyor. Oraya rota tuttuk. Boğazın içinde sert rüzgar ile uçarak limana vardık. Cep telefonum ekranı kırıldığı için Navionics'i kullanamıyorum. Diğer el GPS'i içindeki haritalar da nedense bu bölgede tam değil. Ne kadar uğraştıysam beceremedim. Kaba hesap bizi üzerine düşürdüğünü düşündüğüm mendireği, şeklen benzetemediğim için kısa bir kararsızlık sonrası giriş fenerini zar zor buldurduk.
Demirdeki sorun sebebiyle zorda kalmadıkça demir atmak istemiyorum pek. Uygun bir yer bulup bordaladık. Burak'lar da bizim üzerimize yanaştılar.
Etrafta pek kimseler yok gibi. Yunanistan'a hoşgeldin kokteyli 3 yıldızlı metaxa'dan. ))
Burak bir rent a car firması bularak merkezden iki adet arabanın getirtilmesini sağladı. Tanesi günlük 35 euro. Yarın akşam yine buradan vereceğiz. Bugün etrafta açık olan hiç bir yer yok...
Laghada'ya gitmeye karar verdik. 20 km kadar.
Bugün olduğunu düşündüğümüz kiliseler arası havai fişek savaşı iki hafta önceymiş meğerse... Paskalya dönemine denk geliyor. Bu sefer kaçırdık. Artık bir dahakine.
Şehrin içinden geçerek kuzeye doğru yollandık, iki araba. Laghada'ya karanlık bastıktan hemen sonra girdik. Henüz sezon başlamamış ama yine de 23 Nisan bayramı dolayısıyla olsa gerek çok miktarda türk turist var. Bir tanesine oturduk. Bence aralarında çok da fark yok.
İyi servis, iyi yemekler makul hesap 7 yetişkin 4 çocuk 135 Euro.
Kalamar tava, ahtapot izgara, bizim balıklar, kişi başı birer barbun, patlıcan-kabak tava, bir dolu uzo için bence mantıklı. Arabaya binip teknemize döndük. Yunan Adaları'nın iyi tarafı dönüşte çevirme yok.
Ertesi gün adayı dolaşacağız, yattık uyuduk

19 Mayıs 2015 Salı

Sığacık-Nergis

Gece çok soğuktu. Bir ara kalkıp Webasto bile çalıştırdım. Aslında hava kapalı veya yağmurlu değil ama çok soğuk esiyor. Gün içinde güneşle beraber ısınacak diye umuyoruz, moralimizi bozmuyoruz.
Herkes kalkınca kahvaltıya gittik. Köşedeki fırında çay ve bilumum börek çörek. Hesap her zamanki gibi makul. Seviyorum ben bu Sığacık'ı.
Dönüşte alışveriş, tekneye yerleştirme sonrasında her zamanki gibi Lotus'ta "bekleyen işler" uzun listesine saldırdım. Geçtiğimiz hafta sökemediğimiz Rutland'ın ayağını sağolsun Atilla Ağabey atölyede gebertmiş. Onu monte edeceğiz. Bu sayede ortalıkta yer kaplayan bir dolu ıvır zıvırdan kurtulacağız. Kızlı erkekli çalışarak lehundayı diktik. İlk gözlemime göre çalışıyor. Süperrr!
Bu seyahatte çok ihtiyacımız olacak çünkü çoluk çocuk, hiç elektrik olmayan yerlere gideceğiz.
Bu arada hala nereye gideceğimiz belli değil.
Atilla Ağabey'ler de marinaya geldiler. Nuri Ağabey'in yelkenleri yok. Uzun bir yol yapmak istemiyor. Belki tek tekne geliriz dediler. Eğer bize de uyarsa Nergis için ne düşünürsünüz diye sordular. Bayılırız diye cevap verdik.
Özdeniz ekibi de yeni aldıkları tekneyle seyre çıkmak istiyorlar. Bugün değil ama belki yarın sizi yakalarız diye cevapladılar. Gamze ve Ada'nın olması da ayrıca sevindirici. Çocuklar daha sabahtan çok iyi anlaştılar.
Biz önden çıktık. Hafif bir rüzgar var. Anayelkeni açamadım.
İlk durak Kokar. En dibe girip demir atma girişimimiz ırgatla ilgili sorunlar sebebiyle ertelendi. Hemen arkamızdaki Atilla ağabeyler demirledi. Biz üstlerine bağlandık.
Sohbet muhabbet ve ufak tefek işlerden sonra ayrılıp Nergis'e doğru rota tuttuk.
Teke burnunu dönünce denizler kafadan gelmeye başladı. Çocuklar uyandı herkes kokpitte. Soğuk esiyor. İlk defa Lotus'ta sprey hood olmasını istedim.
Oltalar suda ama gelen giden yok. Balık işini ertesi sabaha Tamer'in dalış organizasyonuna havale edeceğiz mecbur. Tamer iyi apneisttir ama dur bakalım kısmette ne var?
Demirimizi geçen sefer galvaniz Ultra ile değiştirmiştik. Çok iyi tutuyor ama maalesef ırgattaki şeytan kilidi (ayırıcı) ile ilgili bir mesele var. Eski zincir Sığacık koyunun dibindeki tonozda. Yeni zincir de  dolanıp duruyor. Neyse çözeceğiz bir şekilde.
Akşam yemeği Çağla teknesinde. Çağla bir amatör tarafından Türkiye'de imal edilmiş ilk ve tek aluminyum tekne. Bir cerrah titizliği ile planlanmış ve imal edilmiş mükemmel bir işçilik eseri. Üstelik ben zaten "objektif" bakamıyorum Çağla'ya )))
Özetle hepimiz çok beğeniyoruz, hem Çağla'yı hem sahiplerini.
Bizi çok iyi ağırladılar bir ara 11 yetişkindik salonunda, gayet de güzel sığıştık.
Yattık uyuduk

18 Mayıs 2015 Pazartesi

Teos Marina-Sakız Adası

22 Nisan 2015
Aslında seyahatimiz çok güzel başlamıştı. Ekip kuvvetli. Çocuklar ve bizden başka, Lotus ekibinin vazgeçilmez karakteri Nihal bizimle uçakla geldi. Uzun zamandır beraber seyahat etmek istediğimiz Tamer, Cansu ve Kuzey ile ilk defa tekneye gidiyoruz. Hem onları ağırlamak hem de tekneye gitmek için sabırsızlanıyoruz. Uzun bir kış oldu, gerçi ben arada birkaç kez kaçamak yapıp, bir-iki eğitim seferi yaptım ama ailecek geçen yazdan beri tekneye gelmemiştik. Özlemişiz ))
2 hafta önce gittiğim karaya çekme ve tamir bakım seferinden beri fazla birşey değişmiş değil. Tekne son koyduğumuz yerde, tonozunda sakin ve vakur sallanıyor.
Havalimanından bizi almaya gelen Fatih'in arabadan marinanın girişinde indik. Ekibin yarısı çocuk parkına yollandı. Ömer Deniz benimle tekneye gelmek istedi, doğrusu onun gibi bir yardımcıya hiç kimse hayır demez! Beraberce kayığı bağlı olduğu yerden almaya gittik. Bu akşam marinada kalacağız.
Bot tek seferde çalıştı, sorun yok. Hava rüzgarsız, kolaylıkla çözdük.
Pontonda dostlar karşıladı bizleri, İşletici ailesi, Sedat Öztekin ve Burak Özdemir palamarımızı aldılar.  
Sonrasında tekneye yerleşip, odalarımızı seçip yemeğe geçtik. Malum lokasyon dere kenarındaki balıkçılardan Mesut. Yine muhteşem lezzetler ve mütevazi sunum.
Tamer'ler karayoluyla gece geç gelecekler, tekneye erken geçip herkes odasına çekildi. Hava rüzgarlı ve soğuk. Elektrikli ısıtıcıları yaktım. İlk günden üşümeyelim.
Nitekim ekibin geri kalanının ulaşması gece yarısını buldu. Sorun yok, hep beraber yerleştik.
Hava soğuk ama kuru. En azından yağmur yok.