23 Temmuz 2010 Cuma

Kos-Vathi (Kalymnos)



Ertesi gün batılı-kuzeybatılı sert eseceği ihbarı var, erken avara olacağız. Ama asıl sebep liman görevlisine yakalanmamak. Aslında gayri kanuni bir iş yok, hepimizin vizesi pasaportu falan var da durup-dururken 5 günlük seyahat için transitlog parası 50-70 Euro vermek istemiyorum...
Limandan kolayca çıktık, korktuğum gibi bir demir takılması olayı falan yaşanmadı.
Mendireğin hemen kuzeyindeki plajı geçerek, Türkçe adı Kum Burnu olan (Ak. Amnoglossa) burnu ve açığındaki sığlıkları kazasız belasız geçerek Pserimos'a dümen tuttuk.
Güneşin yükselmesiyle beraber rüzgar sertleşmeye başladı. Yolumuz çok uzun değil, daha önemlisi Ömer Deniz uyuyor! Motora kuvvet geldiğimiz Pserimos ana limanı mendireğinde her zamanki gibi yer yok. Alargaya demirlemek için hazırlık yaptık ancak içerisi uçuyor... Henüz daha erken. Biraz daha yol yapalım diye karar verip, limandan çıktık.
Tam karşıdaki Plati adasının güney ucunda, günübirlik teknelerinin tercih etiiği bir koy var. Saat daha 9 bile olmadı, baktım uzaktan demirde hiçbir tekne yok, oraya yol verdim. Zaten yakın bir yer...
Nitekim tek bir gulet vardı, biz geldiğimizde. Yanına alargaya demirledik... Harika bir suya kendimizi attık. Çok güzel balıklar eşlik etti. Şnorkelle yapılan seferin ganimeti hemen beliriverdi! Dolce Gabana marka sahte pırlantalı bir kol saati...
Sabah kahvaltısını yapıp, Ömer Deniz'i de suya soktuktan hemen sonra etrafımızda beliren günübirlik tekneleri ile sarıldık. Daha da önemlisi bir tanesi, tüm uyarılarıma rağmen demirini bizimkinin üstüne attı.
Nalan dalıp durumu inceledi ve zincirin bizim demirin çok az üzerinde olduğunu söyledi. Zinciri kaldırmadan, kalomasının boşunu aldıktan sonra, demiri kumun içinde makineye tornistan vererek sürükleyebileceğimizi düşünerek işe giriştik... Nitekim becerdik. Giderken günübirlikçi kaptan, zaten 20 dk sonra çıkacağını söyledi. Be adam şunu baştan söylesene!
Plati ile Pserimos arasındaki kanaldan, sert rüzgarı kafadan alarak yükseldik. Geçen sene burada bir lambuka kaçırmıştım ama yine de oltayı atmadım...
Kanaldan çıkınca batıya rota tuttuk. Kalimnos'un yüksek dağlarının kuytusuna girene kadar kabaran denizlerden nasibinmizi aldık... Bu tekneye bir sprayhood şart!
Rota Vathi! Vathi Yunanca vadi demek. Birçok adada adı Vathi olan koy var. Biz Kalimnos'takini doğrusu çok seviyoruz. Demirleme ile ilgili sorunları olmasına, yer bulmakta bazen sıkıntı yaşanmasına, fazla öte-beri temin edilememesine rağmen küçüklüğünü, sıcaklığını ve duygusunu seviyoruz...
Daha önce de defalarca geldik ve her seferinde iyi duygularla ayrıldık.
İçeri girerken, sancaktaki küçük koylarda hiç vakit harcamadık. Koydan çıkan 3-4 tekne vardı, mendirekte yer bulabileceğimiz ümidiyle içeri gaz verdim. Manevra eden bir tekneye, benden önce yanaşması için yol verdim, kibarlığıma selamla karşılık verdi...
Vathi rüzgarı yandan alan uzunca bir rıhtımı olan bir yer. Ortası 15 metre kadar derinliği olan bir vadinin en ucu, denize açılan bir dere. Dibi iyi demir tutuyor ancak yandan gelen rüzgarda manevra etmek ve sağdaki-soldaki teknelerin zincirlerine takılmadan girmek alengirli bir iş. Bunun yerine rıhtımın kısa kenarına kıçtan kara olmak hem daha kolay hem de tüm yük rüzgarüstü koltuk halatlarında olacağı için çok güvenli. Ancak gel gör ki burası günübirlik tekneler için ayrılmış bir yer. Dolayısıyla akşaüstü falan uygun ama gün içinde gelindiğinde yer bulmak pek olası değil, hele bizim gibi sabahtan gelince daha da zor! Ancak pontonun bu en istediğimiz yerinde bir yatın bağlı olduğunu görünce oraya kıçtankara olduk... Yanımızdaki teknedekiler, kokpitten kalkıp yardım bile etmedikleri gibi garip-garip baktılar! Anlam veremedim...
Neyse onların yardımına ihtiyacımız yok. Kendi kendimize yanaştık ki iskelede beliren iki tip burasının teknelere ayrıldığını söyledi. Adamı tersledim, savuşturuudum ama bir yandan da söyledikleri doğru... Nalan ile birbirimize baktık ve "haklı olmak değil mutlu olmak" felsefesini uygulama mantığıyla, tekrar çıkıp pontonun uzun kenarına kıçtan kara olduk. Yandan gelen rüzgarla zor bir manevraydı ama uğraş-didin girdik bir şekilde.
Bizi biraz önce uyaran yerli halktan adamcağız, biraz da mahçup tavırlarla gelip "hoşgeldiniz" dedi. Onu selamladık, bizi anladı... Dost olduk.
Vathi'nin suyu hep olduğu gibi çok güzeldi. Herkes suya... Sonrasında, hemen iskeleye hakim köşedeki tavernaya yayıldık. Yanımızdaki teknedekilerle tanıştık, Norveç'ten gelen bir ekipmiş. Başlarındaki tecrübeli, diğerleri tekneciliğe aşina olmayan bir gruptan oluşuyor. Bayağı bir dolaşmışlar bu civarda, gidecekleri yerlerle ilgili fikir alışverişinde bulunduk.
Akşaüstüne doğru, bizim zincirin üstüne seren 3-4 tekne daha geldi... Lotus Vathi'de gayrımenkul oldu! Artık burada ne kadar kalacağımızı, diğerleri belirleyecek.
Ama keyfimiz yerinde. Süngercilerden alışveriş, tavernada güzel bir akşam yemeği, ufak-tefek eksikleri tamamlama, azıcık tamirat ve biraz balık tutma derken akşamı ettik. Yattık uyuduk!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder