31 Ağustos 2007 Cuma

BOZBURUN-YUNAN ADALARI-GÖCEK/2007-VII

RODOS
Costa Romantica ile Stephane-Agnieska çifti Rodos’a geldi, onlarla teknemizde ufak bir şeyler içip, seyahatlerinin nasıl geçtiğini öğrenip vedalaştık. İtalya’dan sonra İskenderiye ve Port Said’e uğrayıp Rodos’a gelmişler. Buradan Pire Atina, Lefkada üzerinden İtalya. Toplam on günlük bir yolculuk. Gemide 1200 kişi çalışıyor, 1600 de yolcu var. Bizim teknedeki bu sayılar 2 ve 2 şeklinde. Stephane bu tekneye ne zaman gelse Haldun seni kıskanıyorum mu sana gıpta mı ediyorum ne bişi söylüyor Fransızca olduğu için tam anlamıyorum tabi. Ama iyi bir şey olduğu belli onun için memnun oluyorum. Onlara Old Town hakkında kısa bilgi verip kapısına kadar eşlik ediyoruz. Sabah bir marina görevlisi gelip evraklarımızla birlikte (pasaportlar dahil) ofise gelmemizi istedi. Canımız sıkıldı, ertesi gün çıkacağız, şimdi bir de görüş mü yapacağız diye. Neyse aldık evrakları gittik bakalım ne olacak diye. 8 E ödedik ve çıktık, teknenin evrağı ve sigorta haricinde hiç birşeye bakmadılar bile. Gayet kibar ve saygılıydılar ve işleri başlarından aşkındı. Pek memnun kaldık bu sonuçtan ve araba kiralamaya gittik.35 E ya bir Atos alıp yallah Antony Quinn beach. Zupper ötesi güzel bir yer ama sıkı kalabalık. Yine de harika bir yer. Yüzüp güneşlenip 4 gibi Lindos’a yollandık. 5 de hava hala feci sıcak, yolun ortasında da bir sıra var. Durdum bakıyorum bunlar ne bekliyor diye. Meğerse eşek bekliyorlarmış. Eşek taksi olayı var, yukarıya Castroya 5 E adam başı. Biz de girdik sıraya, bu gezide sırayla uçak, tekne ve araba gibi taşıtlardan sonra eski usul eşekten geriye bakmamak lazım.Kısaca Lindos, kalesi, manzaraları ve köyüyle inanılmaz güzellikte, burada bir gece geçiremeyeceğimize üzülüp 7:45 de yola çıkıyoruz ki arabayı saat 21 de teslim edebilelim.Akşam old town da gyros olayına girip yine çok geç olmadan yatıyoruz. Derin ve huzurlu bir uyku bizi bekliyor.

30 Ağustos 2007 Perşembe

BOZBURUN-YUNAN ADALARI-GÖCEK/2007-VI

RODOS
Teknede kahvaltıdan sonra tek bir insanın olmadığı sanki bize ait olan limanda başka bir yere yanaşıp suyu dolduralım dedik. Bir tekneye aborda baştan kara. Hemen birisi geldi yardıma, ipi aldı, sigara ikram etti, biz güvenle durunca da gitti. Çok yardımsever insanlar. Suyu doldurduk, tekneyi bir yıkadık. Ayrıldık. Rüzgar iyi ayıbacağı, pupa, geniş apaz, 3 gibi meşhur Mandraki’ye yaklaşıyoruz, yolda havaalanının önünden geçtik, bir sürü çok yüksek 5 yıldızlı resortlar oteller var. Uzun kumsallar, sörf ve kite gırla gidiyor. Ak Milon’u dönünce Mandraki’nin girişi hemen gözüküyor, bir yanda da koskocaman feribotlar bağlanmış. Yelkenleri indirip limana giriyoruz, burası hiç yer bulunamamasıyla ünlü bir liman. Biz onun için erken geldik ve birkaç yer var, bir yeri gözümüze kestirip demirle kıçtan kara. Yanaştık, baktık tonoz varmış. Hay Allah derken, onu da bağlayalım bari dedik, bağladık da ama elimizde kaldı, ipi koptu. Toplayıp kimseye çapariz yaratmasın diye karaya koydum. Ak Milon Mandraki arasındaki kumsala yüzmeye gittik, iyi geldi. Sahilde duştan sonra, teknede giyinip etrafı keşfe çıktık. Old Town hakikaten inanılmaz, çok güzel, biraz fazla turistik ve pahalı ama... Kazık bir yemekten sonra tekneye atıp kendimizi çok geç olmadan günün yorgunluğuyla uyuyuverdik.

29 Ağustos 2007 Çarşamba

BOZBURUN-YUNAN ADALARI-GÖCEK/2007-V

HALKİ-RODOS
Sabah bir kahvede minik bir kahvaltıdan sonra Rodos’a doğru gideceğiz. Kahvaltı yaptığımız yerde hem servisi hem her şeyin hazırlanmasını bir kişi yapıyor. Size ancak tost yaparım dedi, OK dedik, ne diyelim? Bir televizyon var. Bayağıdır seyretmemiştik, haberler kötü, her yer yanıyor. Tüm Yunanistan yanmış diyorlar, 150 kişi ölmüş, diye duyduk, bayraklar yarıya indirilmiş. Acımız insanlık adına, acılarını paylaşıyoruz. Ormanlar yanmasın, insanlar, canlılar ölmesin. Kalkalım derken kornalar çalarak bir yolcu teknesi belirdi, içi insan kaynıyor, bir anda bir de bando çalmaya başladı teknenin içinde…Korna, bando tam yanaşacaklar, yön değiştirdiler, açıldılar. Gidiyorlar. Hoppalaa. Derken geri döndüler, turlayıp gelip yanaştılar .Biz de tekneye gittik, Blue Diamond ayrılıyor, vedalaştık.. Sonra biz de çıktık, istikamet Alimna. Biraz yüzelim. Burada da yüzülür aslında, limanın içi crystal clear. 45 dk da Alimna da ıpıssız demirledik, ama rüzgara çok açık ve esinti kuvvetlendi, yolumuz uzun, Fanari diye bir yeri gözümüze kestirdik, oraya ulaşmaya çalışacağız. Saat 13:00Geniş apaz, pupa, ayı bacağı seyir, hava 5 esiyor gibi, saat 17'de Fanari’deyiz. Kıyıya yakın olunca gözüküyor, her yer surf ve kite boardcu dolu, sığ girişi var ama 2.5 m bize fazlasıyla yetiyor, içerisi dolu, borda olmuş terkedilmiş gibi duran bir yelkenliye, buralı balıkçıların yardımıyla aborda oluveriyoruz. Türkçe konuşunca arkadaşlar şaşırıyor, ben "efaristo" diyorum o "hoş geldiniz abi" falan diyor, İdil de öbür adamla muhabeti iyicene koyultmuş Türkçe zaten. Meğerse Rodos’ta çok Türk varmış. Allah Allah ne ilginç! Bize burayla ilgili genel bilgi veriyorlar, sonra Rodos adası toprağına ayak basıyoruz. Rüzgar kuvvetli ama tekne çok güvenli ve sallantısız duruyor. Limanın çevresinde nerdeyse boş bir koy yok, terk edilmiş gibi bir yer. Surf ve kiteçılar hareket getiriyor buraya, çoğu alman. Kıyıda duşlar var, banyoya ihtiyacımız var zaten. Rahat ve güvendeyiz ama medeniyet ve güzellik falan yok, İdil sevmedi burayı, bense o kadar deniz gelip güvenli şekilde durduğumuz için pek memnunum, bir de sakinlik durağanlık bana harika geliyor. Herkes kendi halinde minik meşguliyetler içinde. Balık tutan birkaç kişi, ağlarını toplayıp tamir eden Rodoslu türk balıkçılar, suyun kenarındaki kumun içinden böcek avlamaya çalışan 5 li ördek ailesi, rüzgardan eğilmiş sazlar ve ılgın ağaçları, bira ve fonda Johnny Cash, what else can you want?…Akşam yemeği için çıktık yiyecek yer arıyoruz, ıpıssız, yürü yürü bir yer gördük, sörf ve kiteciler yemekteler, alman sahibi olan bir yer, köyde bir taverna falan var mı sorduk, adam “the town is dead” dedi. Balık yok, tavuk yokmuş biz sormadık gerçi ama, pizza ve pide varmış, bahçede çeşme var, ağaçlar falan, İdil kromaj dedi, hafif öyle haklı ama napim bence fazlasıyla idare eder. 

28 Ağustos 2007 Salı

BOZBURUN-YUNAN ADALARI-GÖCEK/2007-IV

TİLOS-HALKİ
Sabah teknede kahvaltıdan sonra 12-12:30 gibi yelkenle çıkıp adanın güneyin doğru seyretmeye başladık, ikinci plaj güzel, durduk bayağı bir. 15:30 – 16:00 gibi camadanları vurarak yallah Halki. Güzel geniş apaz-pupa seyrinden sonra Halki’nin güney burnundan girip Halki Town’da bi kıçlık yer bulup Blue Diamond Türk guletinin yardmıseverliği ile kıçtan kara yaptık. Mürettebatı bizi 2 hafta önce Bozukkale de görmüşler. Adalarda turistlerle dolaşıp duruyorlar.

27 Ağustos 2007 Pazartesi

BOZBURUN-YUNAN ADALARI-GÖCEK/2007-III

SİMİ-TİLOS
Sabah 6.30 da kalktım, 7 gibi Tilos’a bastık, tam yol motor rüzgar yok.Saat 10’da vardık, limana girmedik, yürüyen bir port police gördük. Plaja doğru demir. Saat 10:15. Salim sessiz küçük bir yer. İdil “kromaj” diyor. Sıvalı binaların üstünden demir filizleri falan çıkıyor, hepsi öyle değil tabii.Araba kiraladık (45 E) Moni Agios Panteleimon benim şimdiye kadar gördüğüm en güzel en müthiş manastır. Tilos’da mutlaka görülmeli. Büyük kumsallar bişeye benzemiyorlar.,Megalo Hora’dan da pek bişi anlamadık ama Mikro Hora görmeye değer, terkedilmiş koya bir tane bar açmışlar, bayağı enteresan. Akşam orda demirlediğimiz yerde kaldık, yemek yedik. Gece çok esti, az uyuduk, sabah kesildi.

26 Ağustos 2007 Pazar

BOZBURUN-YUNAN ADALARI-GÖCEK/2007-II

SİMİ
Her zamanki sabah sefa pezevenkliği sonucunda Simi limanından çıkmamız 14’ü falan buldu. Yuh yani! Ama keyifliydi. Sabah baktım Mytos adlı lokantanın önünde tonoza bağlanmışız. Adanın kuzeyinden dönelim dedik, değişiklik olsun diye. Nimos boğazından geçtik, derinlikler 3.5 – 4 m. Aya Emillianos’a vardık, kilisenin orda değil de daha içerde bir yerde demirleyip denize girip Tilos’a doğru devam edeceğiz hesapta. Gel gör ki saat 5 mi ne oldu, bir yuh kardeşim yani daha. Bu arada burası Simi’nin en güzel yeri bizce, o kadar güzel ki Panormittis’e bile gitmekten vazgeçip burada kalalım dedik. Deniz sakin, kumsala doğru kıçtan kara yapıp sağlam ve yavaş şekilde demirdeyiz. Fakat akşam rüzgar değişti ve bir anda büyük dalgalar gelmeye başladı, hava kararmış durumda nerdeyse ve çok sallanıyoruz. Kilisenin orda hatırlıyorum kuytu olacak birkaç kıçlık bir yer vardı, dar ve sığ bir yer gibiydi, daha çok sandallar veya sürat motorları için uygun gibiydi. Haydi gidelim dedik napalım mecburen, gece gece çok sığda demir + kıçtan ip, 1.7 m de az sallantılı durduk. İdil makarna yaptı. Dışarıda uyuduk, sonra İdil içeri girdi.

25 Ağustos 2007 Cumartesi

BOZBURUN-YUNAN ADALARI-GÖCEK/2007-I

BOZBURUN-SİMİ
İdil, Ben (HM)
Yine gecenin bir köründe Bozburun'a vardık. Sabah kahvaltı biraz alışveriş falan, bir de saçlarımı kestirdim ancak 13:30 gibi çıkabildik. Civar koylarda feci oyalanıp Simi’ye doğru yola çıkmamız 16:00’yı buldu. Hidayet kaptan anlattı, hafta içinde birkaç bot ve içinde kaçak mülteci yakalamışlar, Türk teknelerini çok dikkatli inceliyorlarmış “aman kaçak girmeyin” diye tenbih etti. Neyse biz yine kaçak girelim demişken bir baktık Tesalona’da kocaman bir savaş gemisi demirlememiş mi? Bir de peşimizden coast guard botu gelince aman abi deyip resmi girişe karar verdik. Dönüp Simi Town’a gittik hiç yer yok. Bi kıçlık yer bulamadık. Limana girişe doğru solda minik balıkçı kayıklarının orda sağlamcana bir tonozu gözümüze kestirip bağladık. Kıyıya 20-25 m mesafedeyiz, botla çıkacağız mecburen. Sinirlenip resmi girmekten yine vaz geçtik. Yarın yine coast guard kovalarsa “miktirin gardeşim” diycez artık napalım? Bir de İdil’i bikinili görünce bişi yapmıyorlar bunu tespit ettik.