7 Ağustos 2016 Pazar

Sığacık-Gökliman


2 haftadır İstanbul'dayız. Bu seneki uzun tekne tatili çok iyi geldi. İstanbul'a geleli beri, artık memleketin genel halinden mi yoksa bizden mi kaynaklanıyor bilemiyorum, ciddi bir depresyon içindeyiz sanki.
Ağustos ortası gibi Bodrum çıkışlı bir eğitim seferi var. Tekne Sığacık'ta. Bir şekilde aşağıya indirmek gerekiyor, gerçi uzun bir yol değil, keza rüzgara da uygun bir seyir. Başkaca da bir ekip yok. Bari biz gidelim dedik. Nalan ve çocuklar olacağız, sadece dördümüz. Son dakika olduğu için uçak biletleri fena, keza tekneye de götürülecek bir dolu malzeme var. Arabayla gidelim dedik. Bodrum'dan Mehmet Emin ile konuştum, "ben arabayı gelir İzmir'den alır, Gümüşlük'e getiririm" dedi sağolsun. O sorun da çözüldü.
Bir gece her türlü malzemeyi yüklendik, bagajı da doldurduk. Aküler var, teknik malzemeler var. Tüpü de dolduracaktım. Onu alamadım yanıma. Bir sonraki sefere artık, bakacağız.
Yola çıktık.
Yeni açılan İzmit Köprüsü'nden geçtik. Yolu bayağı kısaltıyor, ama ücreti hiç de hesaplı filan değil tabi...
Değişe değişe yol yapıp sabaha karşı Sığacık'a vardık. Bugün pazarı var, ama henüz şehir daha uyanmamış. Marinanın yeni uygulaması birkaç saatliğine girişlerde bile artık para kestikleri için mazot iskelesine yanaşıp malzemeleri orada yükleyeceğiz diye planladık.
Çocuklar hala uyuyor. Arabada Nalan kaldı, ben gidip tekneyi getireceğim. Bot A pontonu, Utku Ağabey teknesine bağlı. Bir detayı düşünememişim. Samos'a feribot varmış, 8'de kalkıyormuş. 15-20 dk onu beklemem gerekti. Bu arada Utku ağabey ve Ayşe abla ile sohbet, sonrasında Delice korsanlar ile selamlaşma. Onlar da Kıyıkışlacık'tan kuzeye çıkıyorlar...
Bu arada çalan telefon ile tekneyi yanaştırmadan önce, gidip alışveriş yapmamız gerektiğine karar verdik. Çocuklar uyanmış. Kahvede kahvaltı. Sonrasında alışveriş, pazar gezmesi...
Ömer Deniz benim ile geldi.
Tekneye varıp, demiri almamız çok zor olmadı. Mazot iskelesine yanaştık.
Nalan arabayı oraya getirdi. Malları indirdik, bindirdik.  Mazotu doldurduk.
Çok da oyalanmadan denize çıktık... Oh beeee!!!
Tatil başladı...
Alargada duran Delice Korsan'lara selam ettik. "Pazara uğrayacağız peşiniz sıra geliriz" dediler.
Demirleyip denize girecek uygun koy arıyoruz, Demirciler'den hemen iki önceki koya demirledim. Adını bilmiyorum. İçerde iyice kıyıya yakın demirlemiş bir yelkenli var. Onlara rahatsızlık vermeyecek gibi açıkta durduk. Zemin uygun...
Hemen denize....
Birazdan Delice'ler de geldiler. Onlar da bizim üstümüze aborda oldular. Sohbet muhabbet, sağlık konuları, kışı nerede geçireceğimiz gibi konularda dolaştı.
Anayelken haftasonu tamir olmuş, Bahri Usta sağolsun bitirip bota koymuş. Rüzgar da fena değil kafadan geliyor, ama 4 kişiyiz yaparız diye düşündük. Bir ara üst üste demirde tekneler, bir de tararsak ne olur? diye kafamı kaldırıp baktım ama şanslıyız. Sorun olmadı.
Mandarı değiştirmemiz de  ayrıca iyi oldu.
Demir alıp hemen iki yan koyda olduğunu öğrendiğimiz Atilla Ağabey'lere uğradık. Yer darlığı sebebiyle fazla kalamadık. Rota Kokar (Gökliman). Gece orada kalacağız. Biz ertesi gün aşağıya, Delice Korsanlar kuzeye çıkacaklar.
Koya biz önce girdik. En dipte favori yerim maalesef dolu.
Bir önce, eski yükleme iskelesinin olduu yere kıçtankara olduk. Rüzgar yandan geliyor. Oldukça da derin suya (30 m) demir atmak zorunda kaldık ama sorun yok.
Delice Korsanlar rüzgaraltııza aborda oldular.
Akşam yemeği dolma, barbunya,  bilumum rakı mezeleri ve çocuklara köfte...
Yeni ay var. Gökyüzü yıldızlarla dolu. Sohbetin ardından yattık uyuduk.