18 Mayıs 2006 Perşembe

Kalamış-Marmara Adası

Erol Ağabey, ARI'yı Istanbul'a getirmiş. Yaklaşık 2 aydır, Kuruçeşme'de kıçtan kara demirli. Istanbul'da tekne sahibi olan kalabalık bir grubuz artık. Serdar, Gürkan hatta belki Ömer Ağabey, hatta Hüsam-kendi yaptığı teknesiyle- "ben de gelirim" dedi...

Son dakika iptalleri, tekne sayısı olarak katılımı azalttı, ama kafa başı sayı hiç de azımsanacak gibi değil. Hamit Ağabey İngiltere'den yeni dönmüş, "aşağıya devam ederiz" modundalar onlar, Serdar Çongar-"Apo"- kız arkadaşıyla beraber gelecek ama bir gün önce dönecek. Emre de Sevilay'la beraber erken döneceklerden. Serdar, son dakika değişiklik ile, LOTUS'a transfer oldu. Biz de Nalan ile beraber çok eski dostları Zeynep ve Koray var. Son dakikada ARI ekibine Şenol ağabey ve ailesi de katıldı.


Teknede-her zamanki gibi- bir takım eksiklikler var. 1/Ps su tankı kokusu meselesini hala çözemedik, 2/Tuvalet pompası kaçırıyor, bakmak lazım, 3/Biraz yağ sızdırması haricinde motorda sorun yok, mazot almam lazım, 4/erken gidip tekneyi ciddi temizledim, buzdolabını boşalttım, 5/Annem sağolsun, yeni çarşaf ve nevresimleri aldık. Hepsi ince ince işlenmiş... ama güzel duruyorlar, ne diyeyim!


Mazot iskelesine yanaştık, Erol Ağabey'ler de Boğaz'dan çıkıp üstümüze bordaladılar. Setur Marinalar'daki mazot iskeleleri mühürlenmiş, işe bak! Neyse, kaçak maçak bir şekilde aldık.
Yol ve trafik durumu berbat. Nalan, Koray ve Zeynep'i bekliyoruz.
Saat 10 gibi geldiler, Allahım! O ne alışveriş? Abartsalardı keşke ))


Neyse bir şekilde, o kadar öte beriyi sığdırdık tekneye...
"Alesta Avara"


Saat 22.30'da Istanbul'dan ayrıldık. Rota 240, rüzgar yok. Hava açık...
Dümende Serdar var. Şimdilik motorla gittiğimiz için, otopilot devrede. Sorun yok.


Sivri'yi bordaladığımızda, çok hafif körfezden gelen rüzgar ile genova açtım. Hem deniz trafiğinde görünmemizi kolaylaştırıyor. Bu gibi durumlarda, özellikle motor yelken giderken kesinlikle, silyonu kapatmıyoruz. Direk önündeki ışık, yelkeni aydınlatıyor, daha kolay görünmemizi sağlıyor.


Erol Ağabeyler, sancak bordamızda. Onlarda da yelken var. Kuğu gibi bir ARI!
Parakete çalışmıyor. Muhtemel marina içinde kakamoz tuttu, dalıp bakmak lazım. Giderken şu paraketenin uskurunu çıkartıp temizleme işini hiç sevmiyorum, nedense?
Ay olmadığı için süper yakamoz var. Seyir fenerlerini kapatınca, sanki bir "nur denizinde" seyretmiyoruz da uçuyoruz gibi. Tam bu sırada yanımızdan geçen iki tane yunus, seyrimize katıldı. İnanılmaz bir sahne... Yakamozun içinde çok uzaktan, yüzlerce metre öteden bize doğru hızla geldiklerini görüyorsunuz, sanki bir torpil gibi. Son dakikada tam altımızda yön değiştiriyor, bir seyir şöleni. Böyle bir şeyi ilk defa görüyoruz hepimiz, belki de son! Once in a lifetime!!


Belki yarımsaat bu şekilde seyrettik. Ay çıkınca kayboldu etkisi...


Bu arada Erol Ağabeyler, bizi kaybetmiş. Telsizden bağrış çağırış, "neredesiniz?" diye yana yakıla arıyorlar...

Neyse bir şekilde buluştuk, yanyana seyretmeye devam!