6 Temmuz 2010 Salı

Karaada-Çökertme



Knidos'u en az hasarla döndük ya artık buradan Karacasöğüt'e tamamen kolayına bir seyir var bizi bekleyen...
İhbarlar, genelde meltem mevsiminde hep olduğu gibi, Gökova Körfezi içinde batıda sert batılı, doğusuna girdikçe azalacak tipten olacağını söylüyor. Deniz ve kara etkisi...
Kalan 40 mili ikiye bölmeyi düşünüyoruz. Çökertme uygun bir ara durak. İskelesi var, (elektriklerimiz 2 gündür sadece motorla şarj olabildiği kadar oldular) elektriği-suyu var, en önemlisi iskelenin yanında kumsalı var!
Karaada'da demirlediğimiz yer (Poyraz Limanı), gece geçirmek için ideal olmakla beraber, eminim ki birazdan günübirlik "dım-tıss" tekneleri ile dolup taşmaya başlayacak...
Onun için çok da oyalanmadan kahvaltımızı edip, ayrılalım diye düşünüyoruz.
Önce sepet! Sepeti dipten çekerken küçük küçük pırıltıları uzaktan farketmenin keyfi hemen hemen hiç bir balıkçılık olayında yoktur diyebilirim. Bişeyler yakalanmıştır, ama o mesafeden ne olduğunu kestirebilmek mümkün değildir. Merakla bekler insan. O sefer de öyle oldu...
Sepetin diğer avlanma usullerine kıyasla iyi tarafı yakalanan balıkların fiziken çok az zarar görmeleri. Küçük veya uygun olmayan balıkları çıkartıp atmak gayet mümkün, yem olarak kullanılacaksa veya benzer istenilen saate kadar canlı tutma diğer bir avantajı.
Bugünkü kısmetimiz, karagöz, melanur, sarpa, kupez ve sokkanlardan oluşan 25-30 parça... Gayet keyifli ))) Akşama çorbalık nevalemiz tamam!
Kahvaltı sonrası deniz sefasını birazcık uzatınca, etrafımız günübirlik tekneler ve müşterileriyle çepeçevre sarıldı. Bir de bu teknelerin kaptanları, bizim bildiğimizden çok farklı bir mantıkta demir atıyorlar.
Demir alırken takıldı tabii, bayağı bir uğraştım...
Neyse kurtulduk bir şekilde ve açık denize çıktık. Ege'nin kalbinden kopup gelen meltem, yelkenlerimizi şişirdi ve bizi önüne katarak Gökova'nın derin maviliğine doğru sürüklemeye başladı...
Oltalar arkamızda, keyfimiz yerinde güzel bir geniş apaz seyirle Orak Adası, Yıldız Adası sancakta kalacak şekilde, Kisse Bükü, Mazı ve Kargılı'yı geçerek Çökertme'ye geldik.
Yolda boş durmayıp piyanları tamamladık. Çökertme'de yüzer iskelelerde sallanacağımızı düşünerek elastik süspansiyonları yerleştirdim.
Erken geldik, erken akşam yemeği düşünüyoruz. Koyun girişinde mayna yelken, kafadan sert bastırıyor rüzgar, Nalan dümende, zıpkın gibi girdi ama botçular bir enteresan! Tonoz almak bir olay oldu, altındaki 25 HP motoruyla koyu haraca kestiğini düşünen bu botçuların sanki 20 yıldır tekneciymiş gibi etrafta ukalalık edip ahkam kesmelerine sinir oluyorum!
Neyse yine tuttum sinirimi bişey demedim, onlar da anladılar sonradan geldiler özür falan dilediler, neyse...
Keyfimizi kaçırmaya değmez. Rose Mary her zamanki gibi, senelerdir hizmet veriyor. Ama doğrusu sahibi Mahir Bey'in tarzını çok tutmam, mümkün meretebe minimal ilişki içinde olunması gerek adamlar grubundadır bana göre.
Tam düşündüğüm gibi gayet Egeli bir yemeğe Istanbul usulu hesap ödedikten sonra teknemize geri döndük. Akşam deniz sefasından sonra, arıların istilasına karşı kahve tüttürdük, Nalan'ın Grand Marnier likörüyle hazırladığı asıl doğumgünü pastasını lüplettik, yanımıza yanaşmış Fransızlarla sohbet ettik, teknenin ufak tefek işlerini hallettik.
Yüzer iskele ciddi sallıyor, esneticiler olmasa kesin koparacağız bişeyleri...
Geceye doğru kaldı allahtan. Azaldı sallantımız.
Yattık huzurla uyuduk.