27 Eylül 2008 Cumartesi

Tuzla-Iassos

BODRUM-GÜLLÜK
Haldun, İdil, Nalan ve Ben Bir arkadaşımızın düğünü olduğu için Bayram tatilini 9 güne çıkarmış olmalarına rağmen, biz Cumartesi’yi dahil edemedik, zaten sabahında ameliyatlar ve hastalar var. Ancak geç saatte bir uçak bulduk. O saatlerde uçaktan inip marinaya ulaşmak en az 1,5 saati buluyor, yoruluyor insan. Başka ne yapalım diye düşünürken, aklıma Güllük Körfezi içinde bir yerlere bağlanmak fikri geldi, havalimanına çok yakın. Zaten oldum olası, tekne güneydeyken marinalara bağlanmaktan nefret etmişimdir. Çok uzun süre bırakmayacaksak, bir lokanta önü, bizi seven bir kaptanın evi, bekçisini tanıdığımız bir balıkçı barınağını tercih etmişimdir hep. Bu sefer de, sağolsun Gürcan Ağabeyin önerisiyle, Güllük Körfezinin dibindeki Bargilia Raestaurant’a bağlanabileceğimizi düşünerek sahibi Turan Bey’le temasa geçtik. Konuşmamızdan olumlu sonuçlar aldık. Zaten tekne sadece birkaç saat kalacak. Sergün, kuzeniyle beraber Karacasöğüt’ten aldığı tekneyi bir önceki hafta Bodrum’a oradan da Yalıkavak ve Güllük’e getirmişti. Oralarda oyalanıyordu, bizden nereye bağlanabileceğimiz konusunda fikir bekliyordu. Nitekim Restaurant’ın sahibiyle onu konuşturduk ve buluşturduk. Ama galiba bu sefer biraz cansiperane davranmışız. Çocukcağız bahsettiğimiz yere girene kadar, sığlıklara iki üç kez oturmuş. Birisinden zor kurtulmuş. Bilen bilir, Tuzla denilen yer, girişinde balık çiftliği ve küçük bir limanı ve sahilinde köy kahvesi ve kooperatifi olan bir yer. Bahsedilen restaurant daha içerde, geniş bir dereağzından giriliyor, sığlıklar tehlikeli. Bazı işaret şamandıraları var. Tatlı suyla karışan deniz suyu ve balık çiftliklerinin kirliliği sebebiyle suyun dibini yarım metreye kadar bile görmek mümkün değil. Dolayısıyla sığlıkları, çok yakına kadar gelmedikçe, fark etmek cidden zor. Sergün’e kesinlikle geceye kalmamasını önermiştim. Teknenin anahtarı her ihtimale karşı Turan Bey’de. Ama sabaha karşı varınca adamcağızı uyandırmayalım diye, biz yedek anahtarla girdik, daha doğrusu giremedik. Anahtar kırıldı! Akşam akşam kilitle uğraştık, bir dolu. Takımlara da ulaşamıyoruz. Dolaplar kapalı. Neyse hallettik bir şekilde…
Lotus yine her zamanki gibi güzel…
Bu tür seyahatlerin ilk gecesi, tekneye vardığımız o ilk an hep çok hoşuma gitmiştir. Hani derler ya yelkencinin seyahati tekneye binince başlar diye…
Bu da öyle oldu.Gece o saatten sonra, seyre çıkmaya, hele o sığlıkların arasından çıkmaya hiç niyetim yok. Tekneyi şöyle bir kolaçan ettik, zaten eksik birşeyimiz yok pek. Yattık uyuduk.