28 Ağustos 2015 Cuma

Bir Eğitim Seferi Anıları-Sevgili Harun'un kaleminden


Bodrum Gündoğan’dan çıkışlı 3 günlük seyrimiz 8 Ağustos günü başladı. Ekip Mehmet Erem kaptanımız, Meltem, Yasin, Özgür ve ben Harun toplam 5 kişiyiz. Gündoğan’dan çıkıp Fener Adası’nda kısa bir serinleme molası ile kuzey batıya doğru Lipsi’ye dümen tutuyoruz. Rüzgar tam kafadan ve çok az 5-10 knot arası geliyor. Motorla seyrimiz Lipsi’ye kadar devam ediyor. Saat 18 gibi Lipsi ana limana giriyoruz. Biraz dolaştıktan sonra birlikte yemeklerimizi malum sıvılarla beraber midemize indiriyoruz. Mehmet kaptan burada mı yoksa ıssız bir yerde mi uyanmak istersiniz diye sorunca birlikte ıssız sakin yer seçeneğini istiyoruz ve hazırlanıp gece seyrimize başlıyoruz saat 23.30, hemen karşımızda olan Lipsi limana girerken iskelemizde kalan adacıklara doğru dümen tutuyoruz. Mehmet kaptan seyrimizin bir buçuk saat süreceğini söylüyor. Karanlıkta göz gözü görmez bir halde adacıkların arasından slalomla fenerlerimizle etrafa bakarak geçiyoruz. Bağlanacağımız yer on metre civarında yüksekliği olan duvar gibi düz kayalıklardan oluşan bir yer. Yasin ve ben botla sahile çıkıyoruz ve iskele ve sançak kıç için ayrı ayrı kayalara koltuklarımızı bağlıyoruz. Deniz

de yakamozların ışık şovu var. Lotus’un demirini atıp döşedikten sonra bizde elimizdeki halatları onlara veriyoruz ve bağlanıp bir oh çekiyoruz. Dalgalar teknenin iskele ve sancağına 8-10mt uzakta olan kayalarda gecenin sessizliğine izin vermeden ardı ardına patlıyorlar. Stresimizi atmak için bir şeyler yudumlayıp gökyüzündeki yıldızlar geçidini izliyoruz. Bizim için hepsi gelmiş tam üstümüzdeler. Özgür baş üstünde yıldızlara bakarak uyuyor. Mehmet kaptanım havuzlukta diğerlerimiz kamaralarımızda uykuya geçiyoruz. Sabah uyanınca nasıl bir yere bağlandığımıza hayretler içerisinde şaşkın gözlerle bakıyoruz.
Kahvaltıdan sonra Mehmet kaptanımız sizi mağaraya götüreyim mi diyor. Hemen dalış gözlüklerini yanımıza alıp botla Lotus tan ayrılıyoruz. Hemen bir mil sonra bir mağaradan botla geçiyoruz ve sonrası dalış yapacağımız yere geliyoruz. Hepimiz bottayız Meltem botta kalıyor, biz suya giriyoruz. Dalış yapacağımız yerden mağaradan geçip başka bir yere çıkacakmışız. Üç metre uzunluğunda olan mağaradan dipten yüzerek geçiyoruz ve su üstüne çıkıyoruz, manzara şahane bir gölün içindeyiz. Yasin’le ben kayaların üzerinde yol bulup arka taraftan çıkıyoruz ve yüzerek Lotusa dönüyoruz. Ekip de botla gelmiş hepimiz tekrar Lotus dayız. Hazırlıkları yapıp kıç halatlarımızı aldıktan sonra demirimizi de çekiyor ve Lipsi’ye geri dönüyoruz. Limandan su ve içecek ikmali yaptıktan sonra iskeleden Leros’a gitmek için avara oluyoruz. Hava sakin yelken motor derken Mehmet kaptanın attığı oltaya bir Barakuda takılıyor, 3 saatlik seyirle Leros Xerocampos’dayız. Dip erişte olduğundan koyda tonozlar var. Biz de sahile yakın bir tonoza bağlanıyoruz, dip üç metre. Yol yorgunluğunu atmak için su koyunca beyazlaşan sıvı, beyaz peynir ve kavun. Ben buna muhteşem üçlü diyorum. Lotus’un havuzluğunda muhteşem manzara eşliğinde hepsinin tadı daha bir lezzetli. Barakudayı da yanımıza alıp sahile kaptanın restoranına gidiyoruz. Kaptan barakudayı fileto yapıp yağda pişiriyor, ahtapot ızgara, kalamar, karides ve bir kaç meze ve uzoyla birlikte biraz sonra hepsi geliyor. Hepsi çok taze ve lezzetliydi. Afiyet ve muhabbetle bir güzel yedikten sonra teknemize geçiyoruz. Ben de o gece dışarıda yatanlara katılıyorum uyku tulumumu alıp havuzluğa kıvrılıyorum.

Gökyüzü inanılmaz güzel yıldızlar parıldıyor üstümde onlara bakarken dalıp gitmişim. Sabah horoz sesleriyle uyandım kimseyi uyandırmadan yüzümü yıkamadan usulca atladım denize koyun çıkışına doğru gidip geldim, yarım saat kadar yüzmüşüm döndüğümde tüm ekip uyanmıştı. Mehmet kaptanla bota bindik ve sahile çıktık. Nereye gitmişti acaba arabasıyla bağırarak önümüzden geçen zarzavatcı. Az önce tıpkı bizim ülkemizdekiler gibi bağırıyordu tomato patato marul. Bunların kullandıkları uluslar arası bir makamları var bence. Neyse adanın içerlerine doğru yürüyoruz bir bakkaldan ekmeklerimizi alırken bağırarak geliyor bizim zarzavatçı. Kasketi, kareli uzun gömleği ve ağzının yan tarafındaki cigarasıyla aynı bizim zarzavatçı Emin dayı. Gardaş memleket nire diyorum anlamıyor tabi neyse two kilogram tomato deyince anlayıveriyor. Hemen kahvaltı için Lotus’a dönüyoruz. Rotamız önce Leros’dan güneydoğuya  Kalimsos’u sancağımızda bırakarak arasından geçmek sonrası doğuya memlekete doğru bir seyir.

17 Ağustos 2015 Pazartesi

Lotus'ta değişiklikler

Son aylarda Lotus'un envanterine yeni katılımlar oldu
1-Ultra Çapa. Sonunda baş çapamızı galvaniz Ultra 27 kg ile değiştirdik. Firma elinde kalan son galvanizlerden birisini bize ayırmıştı zaten. Ancak bütçeyi denkleştirdik. Delta boşa çıktı. Bakalım şimdiki proje onu, başüstü yuvasına ve makaralarına nasıl yerleştireceğimizle ilgili. Fırdöndü olarak orjinal fırdöndü yerine uzun fırdöndü olarak bilinen tip. Bir tane de yüzen halattan sabit kasa yaptım üzerine, bu kadar para verdikten sonra sağda solda takmaya gönlümüz el vermez.


İlk tecrübelerimize göre Delta'ya göre daha güvenli, o kesin. Zaman bu karardaki haklılığımızı ortaya çıkartacaktır.
2-Çekmek yedeklemek ve kıç koltuğu olarak kullanmak amacıyla, 4 kollu 20 mm polietilen yüzer halat buldum sonunda. Uzun zamandır peşindeydim. Roda etmesi sevimsiz ama onun haricinde çok pratik ve güçlü bir halat. Turuncu rengi sayesinde kolaylıkla farkediliyor. Yüzer olması sebebiyle yelken manevralarında da iş görebilir.
3-PLB. Personal Locating Beacon. Kış fuarından beri peşinde koştuğumuz AIS üzerinden sinyal veren EasyRescue Pro temin ettik. MMSI kaydı gerektirmeyen, kişisel yer belirleyici olarak da kullanılabilen, herhangi bir montun veya can yeleğinin cebine yerleştirilecek kadar küçük bir ünite. Manuel olarak, su ile temasta veya on-off butonu ile aktive ediliyor. AIS üzerinden telsiz yayını ile 96 saat sinyal vermeye devam ediyor.  Herhangi bir bakıma gerek yok. Ancak 5 yılda bir pilini kontrol etmek gerekiyor.
4-Uzun zamandır daha büyük boy bir kamış ve makine sistemine geçmek istiyordum. Ancak kullandığım Omoto KAM 500-II'den de çok memnun olduğum için bir üçüncüyü almaya elim varmıyordu. Aradığım fırsat makine ile kamışın açık denizde suya düşürmemle karşıma çıktı! Yine Omoto KAm serisinden ancak bir büyük boy Poseidon S-3 çıkrık makineyi çok hesaplı bulmuştum zaten. Üzerine 0,45 örgü dyneema misinadan 500 metre ve çok uygun bir kamış ile sistem yine tamamlandı. Hatta ilk denememizde de boş çekmedik. ))
5-Ön tuvalet elektrikli motoru hava yapıyordu. Motoru söküp impellerini değiştirmem sonucu değiştirmedi. Meğer alüminyum yanağında yer etmiş, aralık kalmış. Çaresiz motoru komple değiştirdik. Sorun çözüldü. Aynı seansta Sergün sağolsun ön tuvalet duşunu da değiştirdi.
6-Gözümde büyüyordu, artık iplikleri neredeyse tama yakın kopmuş dümen deri kılıfının dikişlerini yenilemeye başladım. Çift iğne ile çapraz dikiş tekniği kullandığım için yavaş ilerliyor ama güzel oluyor. Güneşte iyice açılmış, ek yerleri için, deriyi iyice ıslatıp gerdiriyor, olması gereken yere (ek yerinin üst üste bindiği yere gelene kadar) çekiştirdikten sonra, üzerini kalın iple sıkıştırarak kurumaya bırakıyorum. Yeni deri almamıza gerek kalmadan orjinalinden daha iyi bir sonuç elde edeceğiz galiba ))
7-Bir adet el iskandili ve sualtı dürbünü satın aldım. Dürbün denilen suya girmeden suyun altını incelemeye yarayan sistemlere ayna denirdi eskiden. Bunların  birçok modeli mevcut. Gece aydınlatması olandan, her iki tarafında kulpu olan demonte vaziyette saklanabilenlere kadar... Ben en basit modelini tercih ettim.
8-Bodrum'da sadece  Geriş köyünde yapılan ahşap balık sepeti (pinter) sipariş vermiştim. Mehmet Emin sağolsun, köyde artık tek kalan son ahşap sepetçiyi buldu. Hasan Hoca artık kimseye öğretemediğinden, gençlerin ilgilenmediğinden şikayet etmiş uzun uzun. Arabayla gelirken sepeti de getirdi. Ahşap sepetin metal sepete üstünlüğü paslanmıyor olması. Daha uzun dayanıyor. Ancak suya kendiliğinden batmadığı için altına ağırlık bağlamak şart. Ahşap olarak yabani zeytin veya yaban mersini dalları kullanılıyor. Metal sepetlere göre daha başarılı olduğunu söyleyebilirim. Saklanmasına özen göstermek  gerekli.