13 Ağustos 2006 Pazar

ÇEŞME-BODRUM/2006-IX

LEROS-YALIKAVAK
Leros – Yalıkavak yelken seyri ve vatana dönüş….

12 Ağustos 2006 Cumartesi

ÇEŞME-BODRUM/2006-VIII

LEVİTHA-LEROS
Levitha-Leros, sakin bir havada uygun yönden esen rüzgarla, sonradan pek seveceğimiz adanın güney ucundaki Xerokambos’a vardık, 4-5 saatlik bir seyir. Leros’a yaklaşınca hydrofoillora dikkat etmek lazım. Xerokambosta demir tutması çok zor, mutlaka boşta bir tonoz bulup bağlanmak lazım yoksa demir kesin tarar. Gece Adanın doğu tarafında, Pandeli Zorba taverna, bir klasik diyebiliriz sanırım.

11 Ağustos 2006 Cuma

ÇEŞME – BODRUM/2006-VII


AMORGOS-LEVİTHA
Problemli girdik bu adaya problemli çıkıyoruz, sonradan gelen İtalyan üstümüze demir atmış, onun demirini de çektik, ipe alıp bizimkini kurtarıp, onunkisini geri attık, adam bize küfretti…Yelken artı motor istikamet Levitha. Yolda Amorgos’un en kuzeyinde minik bir fiyord Dimos Vlikadia’ya girdik, harbi iyi yer.4 saatlik bir seyirle Levitha’ya geldik, sükünet beklerken bu denizin ortasındaki minicik adada, 15-20 tekneyle karşılaşmak bizi şaşırttı. Yine de sakin bir yere kıçtan kara kafamızı sokacak bir yer bulduk. Karaya çıkmadık, yıldızlar çok güzel, sonra ay çıktı. Yine geceyi 1 yaptık, yattık.

10 Ağustos 2006 Perşembe

ÇEŞME – BODRUM/2006-VI


AMORGOS
Kahvaltıdan sonra güya motor kiralayıp dolaşacağız. Sefa pezevenkliğinden malum, saat 1'de hiçbir motor bulamadık otobüse kaldık. Neyse mazotu, suyu fulledik bari. Chora’ya gittik, çok güzel, sonra arkaya adanın güneyine, manzaralar olağanüstü, nefes kesici. Le Grand Bleu de küçük Jacques’ın babasının evi de orada. Gel gör ki filmdeki sakinlik ve dinginlik yerine nasıl bir kalabalık. Sonra Panayia manastırı, kayalara oyulmuş inanılmaz bir manastır, mutlaka görülmeli, bacaklar ve omuzlar erkeklerde de kadınlarda da kapalı olmalı, yoksa içeriye almıyorlar. Beni almadılar. Akşam Chora da yemek, sonra Katapoula’da milk shake, dondurma…

9 Ağustos 2006 Çarşamba

ÇEŞME-BODRUM/2006-V


DONOUSSA-AMORGOS
Güzelim Donoussa’dan ayrılıyoruz, rota doğru Amorgos’un limanı. Hafif havada güzel bir yelken seyrinden sonra, limanın hafif kuzeyinde minik bir fiyorddan denize girip banyo yaptık ve limana gittik, her yer dolu olduğu için biraz sağa büyük teknelerin demirlediği derin bir yere biraz problemli bir kıçta kara yaptık. Yanımızda dün Donoussa’da gördüğümüz bir Türk guleti. 25 m civarı, adı “Bahriyeli”, Marmaris’e bağlı. Kaptanı geldi, yabancılara tur yapıyorlarmış, Amorgos’a böyle bir havada geldiğimiz için çok şanslı olduğumuzu söyledi. Onlar 7 havaya kadar gelebiliyorlarmış. Cyclades ve Dodacanese’e de turluyorlarmış genelde. Bir sonraki durakları Ios. Ayrıca şunu iyice anlıyorum, Ege adaları birbirlerine çok yakın, genelde hep görüş mesafesindeler. Haritamız olmadığı için bu durum kolaylık yaratıyor. Akşam kolyoz ve tabii ki greek salad.

8 Ağustos 2006 Salı

ÇEŞME-BODRUM/2006-IV

DONOUSSA
Güzel Rousso’dan demir alıp adanın güneyine doğru seyrettik, iki nefis koy arka arkaya, genelde nudist koylar. Liman’da pek sevimli, ama denize girebilelim diye dönüp en yakın beach de demirledik, demir atmak için gayet müsait, sahil çadır kent backpacker nudistlerin yeri, çok rahat, keyifli bir yer. Limana yürümek mümkün. 20-25 dak. Limanın en uzak köşesinde çok güzel bir bar var, manzaralar nefis.

7 Ağustos 2006 Pazartesi

ÇEŞME – BODRUM/2006-III

IKARIA-DONOUSSA
Nas’tan batıya Pappas burnuna doğru motorla seyirden sonra uygun rüzgarda Donoussa’ya yelkenle seyrettik, rahat ve güzel bir seyirden sonra (6-6.5 saat) Roussa koyuna demirledik, çok güzel, doğal korunaklı bir yer, bir kumsalın önüne demirledik, kiçtan palamar aldık. Karada 3-5 hane var, taverna yok. Kıyıda kamplar var bir çift, akşam midye kızarttılar sanırım ama sabah toparlanıp motorlarına atlayıp gittiler. Bu koyun tek sahipleri, 3-5 yaşlı teyze amca ve eşeklerle tavuklar. Sabah 8’de kalkıp denize atladık süper. Rüzgar yön değiştirdiği için demirin yönü değişmiş. Kumdaki izleri bulup, takip ettik. Gayet sıkı oturmuş. Bizden başka 6 tane tekne var. Akşam 2 tane balıkçı geldi ama sabah gitmişler.

6 Ağustos 2006 Pazar

ÇEŞME – BODRUM/2006-II

IKARIA
03:30 gibi İkaria’nın ışıkları seçilmeye başladı, üç feneri de gözüküyor gibi, az yelken, bol motorla 06:30 gibi, Evdhilos’un doğusunda inanılmaz şirinlikte küçücük Karavostamo’ya kictan kara yanastik. Kahvaltı falan derken, denize girmeler ve iyice yayıldık. Inanilmaz sevimli idi koy ama ruzgar kuzeyden estiginde nasildir bilemiyorum. Yukarda cok guzel bir yer var, tum gun otur sahildekileri seyret. Ögleden sonra Armenistis, yani batıya seyre başladık, yolda Livaditi ve Mesdehti beachler var ama girmedik, Armenistisi de çok beğenmeyip, ilerde Nas’a bakalım dedik. Veee, Nas Zuppper! Demirlemeye müsait değil, açık denize bakıyor ama biz demirledik. Dalgalı. Artemis tapınağı, sarp yarların üstünde Nas ve Nas tavernası, süper güneş batışı, müthiş manzaralar, tatlı insanlar var. Aşağıdaki kanyon cabası.

5 Ağustos 2006 Cumartesi

ÇEŞME – BODRUM/2006-I


ÇEŞME-IKARIA
Motorun bozulmasından kaynaklanan gecikmelerden dolayı tatili 3 hafta erteledik ve nihayet 4 Ağustos’ta İdil ile Çeşmeye geldik. Ben haftaiçi 2 gün Çeşme'de Cemil Usta’ya yeni motorumuzu takmasına eşlik etmiştim, sağolsun Cenk’in de çok yardımları oldu. 5 Ağustos Cumartesi günü son elektrik arızalarını giderip, Cemil Usta (350 YTL) ve marinayla (200 YTL) hesaplaşıp , tekneyi toparlayıp, alışveriş yapıp (260 YTL), 10 lt yedek mazot alıp, amcam ve Cenk bizi uğurlarken seyrimize başladık. Çıkmamız 19:00'u buldu, Sakız Emporios’a kadar gidelim bari diye düşündüm, rüzgar 2, bazen 3 kuvvetinde güney-güney batıdan esiyor. Az yelken,genelde motorla Emporios’a girdik, 5-6 tekne var ama güzel bir şekilde karaya yakın demirledik. Düğün varmış, o güzelim sakin yer kalabalık ve gürültülü. Yine de, fırsat bu fırsat, bir Yunan düğünü izlemek, havada uçuşan dolarları görmek, halaylara, oyun havalarına bakmak enteresandı. Güzel bir yemekten sonra, 01:00 gibi bu gürültüde kalmayıp, İkaria’ya basalım dedik.

18 Mayıs 2006 Perşembe

Kalamış-Marmara Adası

Erol Ağabey, ARI'yı Istanbul'a getirmiş. Yaklaşık 2 aydır, Kuruçeşme'de kıçtan kara demirli. Istanbul'da tekne sahibi olan kalabalık bir grubuz artık. Serdar, Gürkan hatta belki Ömer Ağabey, hatta Hüsam-kendi yaptığı teknesiyle- "ben de gelirim" dedi...

Son dakika iptalleri, tekne sayısı olarak katılımı azalttı, ama kafa başı sayı hiç de azımsanacak gibi değil. Hamit Ağabey İngiltere'den yeni dönmüş, "aşağıya devam ederiz" modundalar onlar, Serdar Çongar-"Apo"- kız arkadaşıyla beraber gelecek ama bir gün önce dönecek. Emre de Sevilay'la beraber erken döneceklerden. Serdar, son dakika değişiklik ile, LOTUS'a transfer oldu. Biz de Nalan ile beraber çok eski dostları Zeynep ve Koray var. Son dakikada ARI ekibine Şenol ağabey ve ailesi de katıldı.


Teknede-her zamanki gibi- bir takım eksiklikler var. 1/Ps su tankı kokusu meselesini hala çözemedik, 2/Tuvalet pompası kaçırıyor, bakmak lazım, 3/Biraz yağ sızdırması haricinde motorda sorun yok, mazot almam lazım, 4/erken gidip tekneyi ciddi temizledim, buzdolabını boşalttım, 5/Annem sağolsun, yeni çarşaf ve nevresimleri aldık. Hepsi ince ince işlenmiş... ama güzel duruyorlar, ne diyeyim!


Mazot iskelesine yanaştık, Erol Ağabey'ler de Boğaz'dan çıkıp üstümüze bordaladılar. Setur Marinalar'daki mazot iskeleleri mühürlenmiş, işe bak! Neyse, kaçak maçak bir şekilde aldık.
Yol ve trafik durumu berbat. Nalan, Koray ve Zeynep'i bekliyoruz.
Saat 10 gibi geldiler, Allahım! O ne alışveriş? Abartsalardı keşke ))


Neyse bir şekilde, o kadar öte beriyi sığdırdık tekneye...
"Alesta Avara"


Saat 22.30'da Istanbul'dan ayrıldık. Rota 240, rüzgar yok. Hava açık...
Dümende Serdar var. Şimdilik motorla gittiğimiz için, otopilot devrede. Sorun yok.


Sivri'yi bordaladığımızda, çok hafif körfezden gelen rüzgar ile genova açtım. Hem deniz trafiğinde görünmemizi kolaylaştırıyor. Bu gibi durumlarda, özellikle motor yelken giderken kesinlikle, silyonu kapatmıyoruz. Direk önündeki ışık, yelkeni aydınlatıyor, daha kolay görünmemizi sağlıyor.


Erol Ağabeyler, sancak bordamızda. Onlarda da yelken var. Kuğu gibi bir ARI!
Parakete çalışmıyor. Muhtemel marina içinde kakamoz tuttu, dalıp bakmak lazım. Giderken şu paraketenin uskurunu çıkartıp temizleme işini hiç sevmiyorum, nedense?
Ay olmadığı için süper yakamoz var. Seyir fenerlerini kapatınca, sanki bir "nur denizinde" seyretmiyoruz da uçuyoruz gibi. Tam bu sırada yanımızdan geçen iki tane yunus, seyrimize katıldı. İnanılmaz bir sahne... Yakamozun içinde çok uzaktan, yüzlerce metre öteden bize doğru hızla geldiklerini görüyorsunuz, sanki bir torpil gibi. Son dakikada tam altımızda yön değiştiriyor, bir seyir şöleni. Böyle bir şeyi ilk defa görüyoruz hepimiz, belki de son! Once in a lifetime!!


Belki yarımsaat bu şekilde seyrettik. Ay çıkınca kayboldu etkisi...


Bu arada Erol Ağabeyler, bizi kaybetmiş. Telsizden bağrış çağırış, "neredesiniz?" diye yana yakıla arıyorlar...

Neyse bir şekilde buluştuk, yanyana seyretmeye devam!