10 Ağustos 2016 Çarşamba

Arkhi-Lipsi

Çok güzel bir sabaha uyandık. Bulunduğumuz koydaki teknelerin bir kısmı usulca sabah erkenden koyu terketmişler. Diğerleri hala pineklemekte. Sessizlik ve dinginlik hakim...
Zaman sanki durmuş gibi.
Bizde herkes uyuyor, bir kahve koydum, kokpitte anın keyfini çıkartıyorum.
Uzun sürmedi tabi, şeytan hatırlattı hemen, dün demir atarken çalışmayan ırgat kumandasına giriştim.
Önce kumandayı açıp içine baktım. Görünüde birşey yok. Selenoid kutusunu açıp çıkmış kablo ucu filan var mı diye baktım. Yok. Şalteri açtım kapadım, sigortasına baktım. Yine çalışmadı. Ölçü aletini aldım, ölçtüm. Ana kablolarda akım var. Kumanda üzerindeki kabloları söktüm, kısa devre ettim. Bir çalışır gibi oldu, yine sustu. Neyse çalışması iyi alemet. Selenoid üzerinde (bende iki adet var) bağlantılara baktım, yok birşey ama yine de kesip uçlarındaki pabuçları değiştirdim. Sonundaaa...
Ama pabuçları tek tek değiştirmediğim için hangisinde sorun vardı artık hiç bir zaman öğrenemeyeceğim!
Bu kadar tıkırtıya herkes uyandı tabi, kahvaltıya oturduk.
Biraz deniz molası sonrasında Vedat'lar ile konuştum. Marathi'de geçirmişler geceyi.
Hem onları görmek hem de Pandelis'i ziyaret amaçlı karşıya geçmeye karar verdik. Demir alırken zorlandık, o kadar uğraştım hala kesintili çalışıyor. Bakacağız.
Marathi'de bari tonoz şamandırasına bağlanacağız, demir yok. Irgat da haliyle...
Manevra kolay oldu, en dışardayız. Bot ile karaya çıktık. Çocuklar kumsalda oynarlarken ben Vedat ile Aydın'ın kiraladıkları tekneye geçtim. Sohbet, muhabbet. Ufak tefek eksikleri varmış, tadlarını kaçırıyor. Nasıl çözeriz diye kafa yorduk.
Kiralık teknelerde ortaya çıkan sorunlar küçük bile olsa, insanın kendi teknesinden daha büyük algılanıyor nedense. Benzer sorunlar bence her teknede çıkabilir ama neden bareboat teknelerde daha önemli hale geliyor. Acaba sadece konu para vermekle mi ilgili? Emin olamadım...
Dostlarla vedalaşıp, kumsala geçtim. Çocuklar suda. Yüzme molasını takiben Pandelis'e oturduk. Çocuklar dondurma yiyor, biz tavla oynuyoruz. Çekişmeli bir maç oldu...
Tekneye geçip, yola çıktık. Suyumuz azaldığı için Lipsi'de durup takviye edeceğiz. Rüzgar iyice hafif ama acelemiz yok. Sadece cenova ile Lipsi limana girdik. Girdiğimizde fazlaca tekne yoktu ama mendireğin rüzgaraltı tarafı tamamen doluydu. Ben de ilk tekne olarak rüzgarüstü tarafına demir atmak için hazırlık yapıp kıçtankara olmak için manevraya başladık.
Rıhtımdaki liman görevlisi koşarak geldi, anlamsız el kol hareketleri yapıyor. Ancak zaten demir atmış, neredeyse yanaşmışız. Meğer içeri taraf girmemiz gerektiğini, bu tarafa büyük guletlerin geleceğini söylüyor. Zaten çalışmayan kumanda ile tekrar demiri kaldırıp içeri girmeye üşendim.
Adamın itirazlarına rağmen yanaştım, biliyorum birazdan burası da zaten dolacak.
Fakat bir şekilde adamla papaz olduk. Geçen seneden kalma da bir yıldız ve barışmama durumumuz vardı zaten, iyice perçinlendi... Halbuki Lipsi'yi severim.
Gerçekten bir süre sonra üzerimize kocaman bir gulet yanaştı, kaptanı tanıdık çıktı. Keza tanıdık dostlarımızdan birkaçı daha gelince ve rıhtımda sohbet koyulaşınca görevli de bir türlü, çok istemesine rağmen bana bulaşamadı. Suyumuzu doldurduk, elektriğe ihtiyaç yok. Henüz yeni aküleri takmadım. Eskiler idare ediyor.
Rıhtıma gelip tanıtım yapan, kilisenin yanındaki etiyle meşhur tavernaya gittik. Girişte oturduk. Üst kat da var. Dekorasyona filan biraz özen göstermiş, Lipsi'nin Manos'u olma yolunda... Ama ben çok bayılmadım doğrusu. Hala daha bu adada benim için favori yer meydanda marketin yanındaki ahtapotçu. Bir de parkın arkasındaki fırın...
Tekneye erken geçtik, bu gece yıldız yağmuru var. Güverteye yattık ama nafile...
Uyumuşuz.