8 Ekim 2010 Cuma

Bozcaada-Lapseki



Lotus'u Bozcaada Balıkçı Barınağı'nda bırakıp geri dönmemizin üstünden daha henüz 3 gün geçmemişti ki tekrar yola koyulmak üzere hazırlıklara başladık. Melih Ağabey veya Raşit'in gelmesini çok istiyorum ama ikisi de meşguller, bakalım.
Erol Ağabey müsait, Ömer "benim için de uygun" deyince, çekirdek kadro oluştu. Uzun bir motor seyri olacağa benziyor, işin kötüsü otopilotumuz arızalı. Dümen tutacak, teknecilikten anlayanlara ihtiyacımız var. Eyüp (Oğan) Ağabey ve Turhan (Akman) geliyoruz deyince doğrusu çok sevindim...
Tek yön seyir olacağı için, bizi oraya bırakacak birilerine ihtiyacımız var. Bu konuda Sergün sağolsun tüm imkanlarını seferber etti. Oldukça lüks bir minibüsümüz ve bizi oraya bırakıp geri dönecek bir şoförümüz var.
Yolculuk Cuma gece yarısı, saat 03.00 gibi başladı. Sohbet muhabbet şeklinde, Gelibolu'ya oradan motorlarla Çardak tarafına geçtik. Geyikli sahiline ulaştığımızda, ilk sefer 09.00 vapurunun kalkmasına daha yarım saat vardı.
Hemen sahildeki çardakta, çaylarımızı içip tavla oynadık. Kahvehane kültüründe geniş bir tecrübesi olduğu aşikar olan Eyüp Ağabey'i karşıma almamakla ne isabetli davrandığım kısa sürede ortaya çıktı... Meğer sadece tavlada değil, tüm kağıt oyunlarında tam bir "kurt" olan Eyüp Ağabey'le en kısa sürede kanlı bir partide buluşmak üzere sözleştik, koştura koştura vapura bindik.
Taze bir poyrazla Ada'ya geçtik. Birgün önce zar-zor da olsa, Babakale'yi geçip Bozcaada'ya sığınmış Erol Akyiğit ve arkadaşlarıyla buluştuk. Onlar da bizimle beraber aynı rotada yukarı devam edecekler, ancak biraz zaman kısıtlamaları var.
Bozcaada'ya yayılıp, çorba içtik, yiyecek-içecekleri temin ettik, şarap siparişlerini Çamlıbağ'dan tedarik ettik ve tekneye döndük.
Çıkmamız, öğleyi buldu.
Rota Boğaz!



İhbarlara göre, Karadeniz ve Marmara'nın doğusunda çok şiddetli fırtına var, ancak şimdilik bu civarı etkilemiyor. Marmara'yı geçmeyi planladığımız Pazar gününe kadar, şiddetini büyük oranda kaybedecek, denizi geçerken hatta hafif bir lodosla bize destek bile verebilir bakacağız.
Tam karşımızdan gelen şiddetli akıntıya rağmen, Boğaz'ı tutturduk. Bu arada Erol Ağabey'in hummalı otopilot tamir çalışması netice vermedi, dümen mecburen elde...
Ara ara eğilip dümen palamıza bakıyoruz. Boğaz trafiğini geçerken, dümensiz kalmak en istenmeyen şey. Otopilot tamirinden başarısızlıkla çıkınca teknenin orasına-burasına saldırmaya başladık. Önce sarma anayelken mekanizmasını neredeyse tamamen söktük. Ancak sorunu bir türlü tespit edemedik. Yaptığımız değişikliklerle sanki biraz daha kolay gibi ama, takıldı mı yine takılıyor...
Tekneye giren suyu boşalttık. Ancak giriş yeri hala muamma!
Anayelkendeki yırtık biraz büyümüş, tamir etmek için direğe çıkmak gerekiyor. Bir şekilde geçici de olsa hallettik, bu yolda bizi idare etsin de...
Akşam saatlerinde, Nara Burnu'nu bordalayıp, kuzeye Lapseki'ye doğru Anadolu yakasından yükseldik. Lapseki açıklarına geldiğimizde, akşam olmuştu.
Mendireğe su kesimimiz dolayısıyla giremedik, koya demirledik. Güzel bir makarna, eşliğinde şarap ve peynir ile akşam yemeğimizi yedikten sonra demir alıp Boğaz'dan çıktık. Güzel bir güneyli rüzgar var, balon bastık.
Rotamızdayız ve gayet güzel bir seyirle gidiyoruz. Yattım uyudum.