4 Ekim 2008 Cumartesi

Samos Marina-Kerveli

Samos-Kerveli
Gece huzurlu uyuduk. Marina içindeki sallantı, Limanla kıyas kabul etmiyor. Sabah kalktığımda rüzgar oldukça hafifti. Yağmur bulutları dünküne kıyasla daha fazla. Bugün için öğleden önce iyi hava veriyor. Akşamüstüne doğru hafif sertleşiyor, gece fena değil ama yarın öğleden itibaren bütün bölgede fırtına düzeyinde. Arabamız öğleye kadar bizde. Onu şehirde teslim edeceğiz, oradan son alışverişimiz yapar, taksiyle döneriz diye düşündük. Sabah kahvaltısı hep olduğu gibi teknede, bugün menüdefırında tost var. Etraftaki teknecilerle sohbet ettik biraz. Bir önceki gece limanda ciddi dayak yiyen İngilizler, Arkhi’de iki akşam önce karşılaştığımız çift. Şu tek bacaksız kedileri kaybolanlar… Hemen akıbetini sorduk, onlar uzun süre aramışlar ama bulamayınca yatıp uyumuşlar. Sabah kalktıklarında ufaklık teknedeymiş. Akıllı bişey zaten belli, gözlerinden anlamak mümkün. Bugünkü rotamız adanın güney kıyısı. İlk durak Pithagarion’a yakın Evpalinos tüneli. Giriş kişi başı 4 Euro. Rivayete göre 600 metre uzunluğunda tünel şehre su getirmek için inşa edilmiş, bir diğer söylenceye göre ise korsanlardan korunmak amacıyla da kullanıldığı söyleniyor. Girişi çok dar. Ama içi geniş. Değişik bir duygusu var.
Yola devam, Ireon’u pas geçiyoruz. Hiçbirimizin arkeoloji ile pek arası yok. İkinci durak Hora üzerinden Koumaradei, orada çok kalmadık. Toprak testileri ve taş işçiliği ile meşhur. Servi ağaçlarından zengin tabiatı olan Pyrgos üzerinden Ormos Marathokampos’a doğru devam ediyoruz. Yolda arıcılar ve bal satan küçük dükkanlar var. Düzgün asfalt yol, virajlarla sık bitki örtüsü arasından, Ege denizinin güzel manzaralı fırsatlarıyla batıya doğru devam ediyoruz. Vaktimiz az tam bir “being there done that” seyahatindeyiz…”Maratho” düz demek, “campos” ise şehir, Türkçedeki kamp sözünün olası kaynağı. Marathokampos, paradoksik olarak aslında tepede, düz falan değil yani. Buna mukabil sahilindeki Ormos Marathokampos oldukça düz ayak… Güzel bir mendirek var. Büyük bir liman değil. Adanın batı ucuna en yakın sığınak olarak kabul edilebilir.
Saat 14.00 gibi arabayı bırakmış olmamız gerekiyor. Geri dönüş yoluna geçiyoruz. Pithagarion’da son alışverişler. Taksiyle Marina’ya dönüş. Rüzgar gayet iyi, 20 kontlar civarında esiyor. Rota doğu. Bayrak adasını bordalayıp, içeri giriyoruz. Sahilde küçük bir taverna var. Kuzeyli rüzgarlara kapalı küçük bir koy ve şirin bir yerleşim, adı Posidonnio, diğer adı Molla Ibrahim koyu! Birkaç tonoz var, ancak boğaza rağmen içeri giren soluganlar sebebiyle kalmayı düşünmüyoruz. Burnu döndüğümüzde denizler iyice azalıyor. Oldukça hoş bir koy var, Ormos Gatos, ama insan kaçakçılığının izleri burada da gayet belirgin. Beğenmedik. Kuzeye doğru devam edip sakin bir yere giriyoruz.
Tepelere yayılan yerleşimler mevcut, bir tanesi oldukça büyük, sonradan otel olduğunu öğreniyoruz. Sahilde bir taverna, birkaç bakkal var. Şirin bir yer, insanları ve duygusu hoşumuza gidiyor. 4 metrelere funda demir, alargada kalıyoruz. Yanımıza Türk bandıralı bir Bavaria daha geliyor, muhtemel Kuşadası'ndan. Bir çift var içinde uzaktan selamlaşıyoruz. Ama pek bir sohbet ortamı olmuyor. Akşam botla karaya çıkıp tavernada son akşam yemeğimizi yiyoruz. Çok da matah değil, ancak ucuz. Koyun adının Kerveli olduğunu öğreniyoruz. Servis yapan iyi bir garsonumuz var. Barda oturan yaşlı bir adam başıyla selam veriyor, yok İngilizcesiyle sert havanın geldiğini söylüyor. Sohbet ilerleyince garsonun babası olduğunu ve köyün en yaşlı ve sözüne güvenilir bir denizcisi olduğunu öğreniyoruz. Rivayete göre en çok balığı hep o tutarmış. Hepsiyle ayrı ayrı selamlaşıp, tekneye dönüyoruz. Rüzgar sert ancak demirde sağlamız. Üzerimizden hızla geçen fırtına bulutlarını seyrederek uykuya dalıyoruz.