16 Mayıs 2009 Cumartesi

YAZA MERHABA ETKİNLİĞİ-2009/I


Kalamış-Asmalı
Ekip: Erol Ağabey, Ömer Kırcal, Kaan Paray, Murat İçmez arkadaşı Meryem ve Ben

Nalan son dakikaya kadar karar veremedi, Ömer ile çok gelmek istiyorlardı ama vazgeçtiler.
Bugün büyük gün. Günlerdir aylardır hazırlandığımız “Yaza merhaba Etkinliği” için tüm detayları halletme endişesiyle bir gün geçirdim. Hafta başından beri zaten Lotus için ciddi bir hazırlık vardı. Çünkü o Marmara Adasından dönmeyecek, aşağıya devam edecek.Yaz için kıç demiri mekanizması, 75 metre yüzer halat, bir takım eksik kilitler, at nalı can simidi, flama eksiklikleri falan tamamlandı. Her şey hazır gibi.İşten erken çıkıp akşamüstü saat 5 gibi tekneye geldim.
Ponton oldukça hareketli, B6’nın ilk üç teknesi ELİCE ve PİA da etkinliğe katılacak. “Komşu” Cem son dakikada gelebileceğini bildirdi. Toplam sayı son değişikliklerle 16’da henüz, belki ertesi gün yola çıkıp gelecek, 2 tekne daha olabilir. Henüz belli değil.
Hareket saati 22.00. Kalamış koyunda buluşup konvoy halinde yola çıkacağız. Telefon hiç susmuyor, tüm tekne reislerini seyahatin heyecanı sarmış durumda. Erol Ağabey her zamanki “bişeycik olmaz” deyip duruyor…Tekneyi derleyip topladım, dolapları yerleştirdim, kış boyunca kullanılan ama yazın raflara kalkacakları yerleştirdim. Teknenin içi zaten tertemiz gibi, yeni bitirdiğimiz vernikler pırıl pırıl parlıyor. Umuyorum hep böyle kalırlar! Gece seyrinde 6 kişi olacağız, Meryem ile Murat’a ön kamarayı verdik. Ben zaten hemen hep içerde harita başında olacağım, Ömer “dışarıda yatarım” dedi, Erol Ağabey’e sormadım bile… O, nerede isterse orada yatar ))
Taner ve Özgür Evren bizden yaklaşık 1 saat kadar önce çıkıp rota tutacaklar.
Cebimde herkese dağıtmak için oluşturduğum, telefon listesi var ama vakit kalmadı, kimseye veremedim. Haldun son dakikada yetişti ve LogBook’ları getirdi. Bizim alışveriş yapmamız lazım, Migros’a yöneldik! Mazot takviyesi için, istasyon- kapanış saatini ileri çekmiş olmamıza rağmen- her an paydos edebilir-, Haldun ve Kadir’i bu iş için yolladık. Haldun üstünde, işten gelmiş takım elbisesi ve mokasen ayakkabılarıyla komik bir tablo oluşturuyorlar. Dediğine göre mazot alırken başka teknelerden “saat 10 da çıkıyoruz değil mi?” gibilerinden soruları duymazdan gelmiş )) Kim olduklarını bilmiyorum ama muhtemel beni tanımıyorlar, ama Haldun’u kıyafetlerle görüp de “yeni komodor bu işi çok ciddiye alıyor galiba” diye düşünmedilerse sol kolumu veririm )))Neyse son dakikada Develi’den lahmacun keyfi, Cem Gür de geldi. TAYOMAR, UÇARI ve İPEK ile beraber arkadan gelecek ekibi oluşturacaklar, gece yarısına doğru çıkıyorlar. Bizim grupta her şey hazır gibi, palamar çözdük, yollandık…Güle güle Kalamış!
Cemil her sene olduğu gibi arkamızdan el salladı, selametler diledi…Bir an hüzünlendim, nedense?
Neyse önümüze bakalım...
Telsizler kanal 72’ye ayarlı. Marina çıkışında beklediğini bildiğimiz tekneler var, bir tanesi MacGregor. Turhan Akman son dakikada eşi ve kızıyla katılmaya karar vermiş ve beni birkaç saat önce aramıştı. “Yer kaldı mı?” diye sorunca, “son bir kontenjan var, sizin için saat 21.59’a kadar opsiyon verebilirim” demem üzerine kahkahayı basmıştı ))
İlk onu gördük, teknenin adı SHE. Sonra teker teker diğerleri geldi. Umut’tan son tekne olmasını ve arkayı kollamasını rica ettim, kırmadı kabul etti. Boğaz’dan gelen BSEA ile ekip tamam oldu, anonsumuzu yaptık ve rota 210 yola koyulduk.
Gemi trafiğinin güneyinden seyredeceğiz, zaten çok fazla ve tehlike yaratacak kadar çok gemi de yok pek. Eski yıllara göre bayağı azalmış durumda.Koyun açığındaki kardinali, geçer geçmez, bir ara, körfezden gelen hafif bir rüzgar yakaladık, hemen genova açtık. Bu hem görünmeyi kolaylaştıracak hem de biraz da olsa motora katkı sağlayacak.
Saat başı, telsizden temas ile özellikle görüş alanı dışındaki BUPP ve TALYA ile Pendik’ten çıkıp daha güneyden bir rota tutan BREEZİN ile koordinat alışverişi yapıyoruz. Bizim grupta kimin kim olduğunu bilemiyorum sayınca rakamlar tutuyor, en arkada POYRAZ herkesin kendi önünde olduğunu, düzgün ve problemsiz bir şekilde seyredildiğini söylüyor.Arkaya bakınca görünen ışıklar çok etkileyici… Bir de bunun yüzlerce tekneden oluşan bir filo olduğunu hayal ettim birden, neden olmasın?
İçim kıpır kıpır…
Ömer’in ve Erol Ağabey’in Lotus’ta olması, doğrusu çok güven verici bişey. Kaan da tekne muhabetini bilir. Meryem ve Murat da çok güzel insanlar, bizim için zahmet etmişler hediyeler. Herkes uyumlu… Şimdilik her şey yolunda!
Yavaş yavaş el ayak çekiliyor, yakamozlu suları yaran pervane izi, ve gökyüzünü her zamanki gibi taçlandıran Samanyolu arasında ilerliyoruz, gemi yolunu sancağımızda bıraktıktan sonra, rota 250.Tüm gece Ömer ile beraber dümendeyiz. Ben aralıklarla içeri girip koordinat alıyorum. Eskimiş haritanın üzerine, bunları işlemenin daha kolay bir yolu olmalı ama ne?Buna çalışmak lazım.
Saat 12.00 gibi yola çıkan UÇARI, İPEK ve TAYOMAR’ın telsiz konuşmaları geliyor. Onlarda da sorun yok, daha yavaş ama kararlı bir şekilde peşimizden geliyorlar. Göz teması sağlamak mümkün değil ama telsizle hep temas halindeyiz.Telsiz konuşmalarından halbuki hiç hazetmem ama her ahizeye konuştuğumda arkamdan bana cevap veren bir düzine korsanın güven dolu sesini duymanın insan kalbinde nasıl bir rüzgar estirdiğini anlatabilmem de mümkün değil. Tüm geceyi bu şekilde geçirdik. Sabaha doğru yattım. Vardiya Erol Ağabey ve Ömer’de…
Saat 06.00’da kalktığımda gün ağarmıştı, telsiz teması ve karşılıklı teyitler ile rutin konuşmayı gerçekleştirdik. Görüyor olmamız lazım ama TALYA ve BUPP hala görüş alanı dışında…
Gün ışıyınca her şey daha bir rahatlamış sanki, herkesin sesine yansıyor, hemen arkamızda BELLE ve NAR var, yanımızda TUTKUM ve SHE seyrediyor. Uzakta BSEA olduğunu sandığım bir tekne var. Uzaktan arka grubun direkleri görülüyor. Asmalı adasının yalnız ve gururlu fenerine yaklaşırken, yunuslar eşlik etmeye geldiler, her zamanki gibi! Ama doğrusu biraz geç kalmışlar, ben dün gece gelmelerini hayal ediyordum!Asmalı sağolsun, Hüsam’ın ve adada tanıdıkları sayesinde bizim gelişimiz için hazırlanmış, süslenmiş-püslenmiş!Balıkçı barınağına, büyük tekneler, kıçtan kara oldu. Diğerleri borda bordaya bağlandı.
İlk grubu eksiksiz yerleştirdikten sonra etrafa dağıldık.
LOTUS’da bir dolu iş var. Genovanın güngörmez yakası yine sökülmüş, güneye indiği için canım çok sıkkın, dikmeye giriştim ama altından kalkılacak gibi değil. Bıraktım.
Bu arada Ömer ile Erol ağabey haftalardır bir türlü yapıştıramadığımız hatch kapağının iç fitilini yapıştırdılar. Kaan her zamanki gibi, yine suda ))
Asmalı’yı tavaf etmeye çıktık. Adının Azem mi yoksa Adem’mi olduğunu her sene karıştırdığımız adamcağız bizi görünce sarıldı, kucakladı… Sağolsun gayet hazırlıklılar. Normalde bu mevsimde, Ada’da hele de Asmalı’da pek bir hizmet bulmak mümkün değildir. Ama sağolsun muhtar barınaktaki tekneleri boşalttırmış, bakkal açık, kahvaltılıklar hazırlanmış, zeytinyağı sıkıntısı yok!DENİZKURDU, yaklaşık 44 feet alüminyum, Judel-Vrolick dizayn, yerli yapım bir yelken makinesi! Sahipleri Ata ve Burak Yalkılday kendileri işinbaşında durup yaptırmışlar. Büyük emek harcamışlar, sonuçta çok hoş bir tekne çıkmış ortaya… Erol ağabey ve Ömer ile DENİZKURDU’nu, büyükçe bir balıkçı kayığına bordalattık. Oldukça fazla su kesimi var, ama karşı kıyıda daha rahat olan pontona yalnız başına yollamaya gönlümüz elvermedi.Tüm GK’lar, pontonda yan yana duralım istiyoruz. Son gelenleri de üst üste bağladıktan sonra, etrafımızda koşuşturan çocukların meraklı bakışları altında Erol Ağabey ile beraber mendirekte, rutin av sahamızdaki midyeleri kolaçan etmeye gittik. Sevgili “dalgıç-pompa” Ekrem’den bize bir hayır yok!
Su aslında sıcak değil ama bir süre sonra alışıyor insan, bu vesileyle sezonu da açmış olduk. Midyeler bizi yanıltmadı, hepsi yerli yerinde duruyor. Toplam 60-70 kişi olduğumuz düşünerek 4-5 torba çıkarttık. Ayıklama uzun sürecek gibi. Nitekim… Artık kaşınana kadar her tarafımız midye suyu olduktan sonra, üstümüz başımız kovanın başından kalktık. Yan teknelerden, fırın ve tepsi desteği sayesinde bir kısmını graten yaptık, Rahmetli Rebap Ağabey usulü! Geri kalanları tava! Gerçi benzinli ocağımız yok ama, piknik tüpü de idare eder. ELİCE’den Alp sağolsun, midye servisi ve “tava başı” yeteneği ile servis kalitemizi çok arttırdı. Tüm pontona yayılmış korsanların sanıyorum hiçbirini “midyesiz” aç komadık!
Bundan yola çıkarak ve Turhan Korsan’ın reddedilemez ikna kabiliyeti sayesinde, kahvaltıcıyı, servis için kullandığı tahta masaları bir traktöre yükleyip, pontonda dev gibi bir masa oluşturmayı ve etrafına çöreklenmeyi başardık.Tam bu sırada avdan dönen köyün genci, adını unuttum, kovboy şapkalı badisi ile beraber getirdikleri şıkış şıkır eşkinaları ve sivriburunları mönüye dahil etme kararı aldık. Gidip tarttırdık, pazarlık mazarlık, gencin hakkını ödedikten sonra Azem’i ve daha önemlisi karısını fırını yakmaya ikna ettik!
Sanıyorum şimdiye kadar Asmalı’nın bu mevsimde şahit olduğu en şen şakrak sofrayı kurduk. LOTUS’dan katkı olarak ev yapımı şarap ve her tekne reisine hediye etmek için önceden hazırladığımız Türk Cevizlerinden birer adet getirdim.
Akşam sohbet harikaydı.Bir sonraki gün ve asıl Salı günü artacak kuzeyli hava ihbarını bir araya gelip değerlendirdik. Küçük teknelerin erken çıkmak gibi bir kararı var, sanıyorum. Haklılar…Biz planı bozmadan ertesi gün Marmara Adası köyüne gitmek için, palamar çözeceğiz.Karayoluyla erken dönecek korsanlar da, Batu Göker’in girişimiyle ayarlanan minibüs ve adı Güzel Marmara’mı yoksa Mavi bişey’mi çeşitli polemiklere konu olmuş, gemi seferiyle Istanbul’a vatandaş usulü hasıl olacaklar.
Sohbet bu kadar güzel olunca gece de oldukça yüklü geçti…