17 Temmuz 2016 Pazar

Ouinoussa-Laghada (Chios)

Sabah sakin bir havaya uyandık.
Liman içi gayet huzurlu. İlginç bir limanı var Koyun Adası'nın. Şehri çevreleyen birkaç ada, birbirlerine neredeyse su seviyesinde kıstaklar ile bağlı. Bunlar doğal bir mendirek oluşturuyorlar. Zaten tamamen kuzeye ve melteme kapalı bir şehir. Limanın batı tarafında bir açıklık var. Balıkçı kayıkları ve botların çıkması için yeterli ancak bizim su çekerini kurtaracağını sanmıyorum.
Ömer Deniz'in aldığı botu denemek için kendimize uygun bir kumsal ararken, feribotun yanaştığı rıhtımın hemen yanında küçücük bir kumsal bulduk. Şehirden merdivenlerle yaya olarak da ulaşmak mümkün. Kısa süreli ve küçük çapta "armatörlük" denemesinden sonra tekneye geri döndük.
Limana girişte, hemen güneyimizde kalan deniz kızı heykelini selamlamayı unutmadık tabi...
Tekneye geldiğimizde, liman polisinin gelip evrakları istediğini öğrendim. Nalan ve çocukları da alıp hep beraber ofise gittik. Geç geldiğimiz için bizden liman ücreti almayacaklar ancak nedense çıkış saatimizle ilgili çok titizler. Çok kısa bir süre sonra çıkacağımızı söylememize rağmen transitlogu vermediler, çıkıştan hemen önce gelip almamızı özellikle üzerine basarak söylediler.
Biz de biraz daha oyalanmaya karar verdik.
Limanın en batısındaki barda, koydan esen rüzgarın serinliği altında kahve ve bira keyfi yaptık.
Bu bar Yunan Adaları'nda gördüğüm en hoş barlardan birisi diyebilirim, neredeyse kayalıkların üzerine yapılmış gibi...
Bakkaldan bir iki öteberi takviyesinden sonra yola çıkmaya karar verdik. Aslında bugünkü yolumuz kısa, sadece 5 NM seyir yapacağız. Bugünden itibaren kuzeye dönüyor ve yarın ve sonrasında sertleşiyor. Ama bu bizim kolayımıza bir seyir demek...
Akşam Laghada'da yemek yemeği düşünüyoruz. Pazartesi (yarın) ise Sakız'dan çıkış yapıp Çeşme'den giriş yapmak konusunda hala kararsızız. Türkiye'den gelen haberler hala çok açık ve net değil...
Bütün günümüz olduğu için limanın hemen batısındaki koylardan birisine demir atıp deniz sefasına giriştik. Neredeyse tüm günü orada öldürdük. Defalarca botla karaya çıkmalar, bira keyfi, kumsalda su topu, telefonu deniz suyu ile yıkamalar! gibi aktiviteler sonrasında artık demir alıp karşıya geçme vakti geldiğine karar verdiğimizde rüzgar 20-25 aralığına oturmuştu.
Etrafımızda  yüksek beygir gücüne sahip 8-10 metrelik RIB botlardan bolca var. Öğrendiğimize göre çoğu Sakız'dan çıkıyormuş. Bu civar adaları ve koyları geziyorlar, uzun mesafe seyir pek tercih etmiyorlar gibi. Yaşadıkları yerde çoğunun römorku varmış ve tabi çekme atma platformları. Çok pratik...
Adanın kuytusundan kurtulup, boğazdaki rüzgarı görünce yelkeni camadanlı açmaya karar verdik.
25-30 aralığında değişiyor, ama yön olarak kolayımıza. Rahat bir apaz seyirle Laghada'ya girdiğimizde saat 17.00 gibiydi. Koyda kıçtankara bağlanmış 2-3 yelkenli var. Geçen sene geldiğimizden beri rıhtımda yenilenme çalışmaları tamamlanmış, girişte sancaktaki rıhtıma aborda olmak mümkün. Laghada alargada kalmaya pek uygun değil.
İki yelkenli tekne arasına kıçtankara yanaşmak için manevra ettik. Hatırladığım bir tonoz düzeneği olduğu için demiri çok açıktan atmaya başladım. Bu gibi durumlarda zincir kısa gelse bile son baklasını zincirlikten ve kavaletadan çıkartıp üzerine uzun bir halat ekleyerek yanaşıyoruz. Kalın tonoz zincirlerine takılmaktansa böylesi daha iyi...
Fakat sorun şu ki sahilde sancak iskele bağlanacak yeterli baba veya anele yok. Bir bank ayağı var ama ona da bağlanılmaz ki... )))
Tam ortada duran babadan çapraz alarak koltukları sorunu şimdilik çözdük.
Bir adet pedestal var ama elektrik almadık, zaten gelip giden bir görevli de yok görünürde.
Favori tavernamız köşede deniz kıyısında olan. Standart menüyü ısmarladık. Bugün Tamer dalmadığı için tabildota tabiyiz mecburen... ))
Sahilde balık tutan gözlüklü bir çocukla arkadaş oldu bizimkiler. Bolca balık var ama oltaya gelen pek yok. Ne kadar ekmekle besleseler de kapasiteyi arttıramadılar. Çocuğun adı Deniz'miş, yan teknedeki çiftin oğulları. Lotus'a döndüğümüzde beraber sepet atacağımıza söz verdim.
Yemekten sonra biraz dolaştık, bakkaldan öte beriyi ertesi sabah almak için geleceğimizi söyledik. Nereden bilebilirdik?
Tekneye geçtiğimizde hemen ilerimizde sahile yakın kurulan müzik düzeneği önce ilgimizi çekti. Sonrasında rembetiko müziğin ezgilerine kapıldık. Yaklaşık yüzyıl önce tüm malını mülkünü hatta kimliğini bırakıp da Yunanistan'a göçen orada da hep ikinci sınıf insan muamelesi görenlerin dokunaklı müziği aslında hep ilgimi çekmiştir. Bir süre havuzlukta dinledikten sonra kamaraya indim. Yattım uyudum...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder