11 Ekim 2009 Pazar

Chios-Bozcaada



Marmaro rıhtımında, balıkçılardan da nasiplendikten sonra artık yola koyulma vakti geldi. Yukarı yani Çanakkale'ye doğru çıkarken, biz seyir planını şöyle yapıyoruz: Eğer hava uygunsa Midilli'yi sancakta bırakıp çıkmak mümkün. Bu yolu Ayvalıktan dolaşmaya göre 20 mil kadar kısaltıyor. Ancak havanın kuzeyli sert olduğu günlerde pratik uygulaması neredeyse imkansız. O durumda, önce Ayvalık sonra Müsellim geçidinden, Babakale'ye oradan da kuzeye özellikle poyraz esiyorsa, iyice Biga Yarımadası kıyıısına yakın geçerek Bozcaada'ya kadar yükseliyoruz. Babakale'den sonra eğer Karayel esiyorsa, hele de birkaç gündür deniz kaldırdıysa vay halimize!

O akşamki duyumlar da havanın gece kalacağı, Ege kanalında sert denizler olmadığı yönünde. Vardiyaları planladık. Palamar çözdük ve limandan ayrıldık. Önceleri ay yoktu ve inanılmaz bşir yakamoz denizinde, nur içinde ilerliyoruz... Hafif bir rüzgar çıkınca motora destek olsun diye genovayı açtık. Üstüne ekliyor, soluganlarda biraz stabiliteyi arttırması da cabası. Midilli'nin en batısında Sigri adında bir liman vardır. Önünde de feneri. Henüz o mesafeden görünmüyor ama gecenin ilerleyen saatlerinde bize yol göstereceğini umuyoruz. Derken ay çıktı. Ayla beraber rüzgar da biraz artınca, ana yelkeni de açayım diye güverteye çıktım...ve gecenin ilk süprizi!Bumba bağlantımızda yine sorun var. Karacasöğüt'te tamir edeli daha 3 ay olmadı. Nasıl olur? Anlamak mümkün değil. Nurettin Ağabey, kesinlikle aluminyum ile paslanmaz arasında oluşan korozyondan kaynaklandığını düşünüyor. Haklı sanırım. Ama ne yapmalı? Bakalım. Kapkaranlık denizin ortasında tangır-tungur sallanan teknede yapılacak iş değil o kesin. Aletleri edavatları topladım, kös kös kokpite döndüm...

Bir süre sonra da vardiya değişimi, Nurettin Ağabey yattı, Kaan geldi.Ben de bir süre sonra yattım. Bir ara kalktığımda tam Sigri'yi bordalıyorduk. Bu suları severim, çok iyi balık yapar. Ama henüz hava çok karanlık. Hiçbir takım çalışmaz. Güneşin doğmasını bekleyeceğiz. Kalktığımda saat 9 olmuştu. Midilli arkamızda kalmış, Babakale'ye doğru yükseliyoruz. Ağır açık deniz takımlarından birisini suya bıraktım, gelirse buralarda zaten küçük bişey gelmez... Ama nerdee? Tın-tın yukarı kadar peşimizden geldi, tık yok!

Vahit'in Yeri'nden Lotus
Bozcaada'ya tam hesapladığımız saatlerde vardık, güzel berrak bir gün. Vakit bol. Ayazma'ya gelip, yeni atılmış 6-8 tane kafa karıştıran kırmızı şamandıra arasından geçerek kumsala demirledik. Vahit'e çıkıp bir öğle yemeği kayıntısı planlıyoruz. Ayazma'nın açıkları oldukça tehlikeli sığlıklarla doludur. Bilmeden girmeye çalışmak ciddi sorunlara yol açabilir,hele de gece... Bu şamandıraları sanırım yol göstersin diye atmışlar ama nasıl? Onu anlamadık... Yaz başında yoktu, demek yeni bir uygulama...Vahit'de güzel bir yemekten sonra tekneye gelip, bir başka koya geçmek için demir aldık. Mermer burnuna doğru, karadan ulaşımı olmayan favori bir demir yerimiz var. Pek bilinmiyor, pilot kitaplarda da bahsi geçmeyen. Oraya girdik.Ama süprizler henüz başladı. Tuvalette bir sorun var. Açmaya karar verdik. Bu bir teknecinin sonsuza kadar kaçamayacağı bir sorun, benim bildiğim tek bir yolu var, tekne sahibi olmamak!Neyse mecburen giriştik. Önce borular söküldü. Temizlendi. Taktım bastım, çalışmadı. Sırada pompa var, onu da dağıttık... Neyse şu an yemek saati olabilir, uzatmayalım okuyana eziyet olmasın. Her bişeyi yaptıktan sonra, sorunu bulduk ve çözdük. Ancak pis su tankına bağlayabilmemiz mümkün değil gibi, sökerken bağlantısı kırıldı.Direkt denize bağlayarak geçici olarak çözdük.Bu arada bir ekip de, özellikle Kaan'ın acı kuvvetini ve Erol Ağabeyin teknik kabiliyeti sayesinde, bumbayı tamir etti. Yarın ve sonraki günlerde rüzgar artacak, ihtiyacımız var. Yola devam. Rota Bozcaada liman. Liman boştu, rahatça bordaladık. Liman içinde küçük küçük balıklar var. Sürü halinde dolaşıyorlar, tanıdık balıkçılara sorduk. Dışarda akya var, içeri doğru kovalıyor dediler... Hmm! Bu önemli bişey demek olabilir ))
Akşam Çamlık'ta sulu yemek. Çok geç saate kalmadan döndük, herkeste bir yorgunluk var ama benim aklım balıkçıların söylediklerine takıldı bir kere... Olta kutusunu çıkartıp yeni iki takım yaptım. Düğümleri falan tazeledim, ağırlıkları ayarladım. Sonra da yattım uyudum.Bakalım yarın nelere gebe?

1 yorum:

  1. mehmet kardeş,

    2010 yazı tekne aşağıya inerken beni safra olarak yazmayı unutma.bu sefer İstanbuldan itibaren olaya dahil olacağım inşallah.Çok zevkli bir seyirdi teşekkürler.
    nurettin İşletici

    YanıtlaSil