25 Ağustos 2010 Çarşamba

Bodrum-Yediadalar/Uzun Liman

Nihal erkenden kalkıp, kimseyi rahatsız etmeden uçağa gitmiş. Ben rahatsız oldum doğrusu, onu uğurlamak isterdim, çok büyük yardımcımızdı bizim. Olmasaydı çok zorlanırdık...
Sabah sakin bir Bodrum havasına uyandık. 2 gün üst üste elektik aldıktan sonra akülerimiz artık iyi durumda. Hemen hiç eksiğimiz yok. Olan ufak tefekleri de hemen o civardan temin ettik.
Günşıray'lar ile yaptığımız konuşmadan, Baluna'nın sabah erkenden Gümüşlük'ten çıkıp, Poyraz Limanı'nda kısa bir deniz molasından sonra Gökova'da açıkdenizde seyir halinde olduklarını öğreniyoruz. Lotus (Haldun) Bodrum'da kalacak. Haldun yeni misafirleri ile Kos'a gidecek. Kadir'in işi yok. Bizimle gelme teklifini severek kabul ettik.
Serdar'lar, Gökova'dan dönüşte. Orak Adası civarında öğleyin buluşmak için sözleşmiştik. Bakalım.
Düşündüğümüzden fazla oyalandık. Çıkışımız 12'yi buldu. Rota doğu. Mahir'lere yetişmemiz olası değil, onlar dümeni Yedi Adalar'a doğru kırdılar bile ama Serdar'larla kısa da olsa görüşmek amacıyla kuzey kıyısında kalıyoruz.
Pabuç burnunu geçerken, malum sesle irkildik... ))
Bota atladım sahile oldukça yakınız, derinlik fazla değil. Bir taş balığı sanırım. Kolaylıkla bota aldım. 20 cm-neredeyse rapalanın boyu kadar- bir lagos... Be hayvan, niye atlarsın boyundan büyük yeme?
Zarar vermemek için azami gayret gösterdim. Bir de nasıl çırpınıyor yavrucak?
Neyse zarar vermeden, kurtardım oltadan. Sonra da saldım haliyle... Bu boyda Lagos ve orfozların avlanması yasak. Ama olmasaydı da bırakırdık. Bunlar taş balığı ve hepsi uzun ömürleri olan yerli balıklar, açık denizde yakalanan palamut-toriğe benzemiyorlar yani.
Yanlış bir anlaşma sonucu, biz Pabuç'tan önce durduk-demirledik, Serdar da sonrasında yerleşmiş. O bizi bekler, biz onu bekleriz durumu yani...
Yanaşmamız biraz karışık oldu. Ama becerdik bir şekilde...
Sonrasında da Elifim'e aborda olduğumuzda bir de halatı pervaneye dolayınca iyice inanasım geldi, bugün başımızda bir "şansızlık" olduğuna! Nereden bilebilirdim?
Rüzgarı kaçırmamak için, ertesi gün gayet yanık bir hava olacağı ihbarını da göz önüne alarak; Serdar, Alev ve Elif ile olan kısa sohbetimizi daha da kısa tutarak yola koyulduk.



Arkadan gelen rüzgarla 4 saatlik güzel bir seyrimiz var. Oltalar suda. Rüzgar tam iğnecikten geldiği için gönderi de bastık. Herşey yolunda, zamanında orada olacağız derken, "yine o ses"!!!
Bu kadar açık denizde geldiğine göre küçük bişey değil belli ki. Hazırlıklarımızı yaptık, kısmetimizi görecek kadar yakına sabırla çektik. Bir lambuka! Ama düşündüümden çok daha büyük, neredeyse 1,5 metre boyu var! Bota almak oldukça zor olacak...
Nitekim alamadık, neredeyse elimi uzatsam değecekmiş kadar yaklaşmışken son bir darbeyle misinayı koparttı ve kaçtı, ama balığın kendisi çok güzeldi, sırf o ana değer.
Linki ektedir: http://vimeo.com/14519899

Kaçan balık büyük olurmuş diye söylene söylene, tekrar yelken basıp, akşam saati çok uygun rüzgarla Yedi Adalara girdik. Baluna, Uzun Liman'ın hemen başında 4 gurcatalı dev bir megayatın yanında demirde.
Koy çok hoş, tekrar Gökova'da olmak çok güzel. Gayet sakin bir havada, Baluna'ya aborda olduk. Günşıray'lar biz gemeden sahilden iki tane koltuk almış, upuzun zincir döşemiş.
Balığı kaçırınca, malum, akşam yemekte yine makarna var! Ama Mahir ve Claude'un gurme kabiliyetleri sayesinde mükemmel bir yemek yedik.
Günün yorgunluğu ile yattık uyuduk

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder