24 Mayıs 2009 Pazar

Bozcaada Liman-Ayazma

Bozcaada
Ertesi gün çok güzel bir ilkbahar sabahına uyandık. Nalan ve Ömer’in de dahil olduğu ekibin bir kısmı, arabayla Ayazma Plajı’nda Vahit’in Yeri’ne karadan giderken, biz Lotus’la denizden geçtik.Ada’yı bilmeyenler için söylüyorum, güneydoğuda Mermer burnu üzerindeki feneri bordaladıktan sonra Akvaryum diye bilinen koy vardır. Aslında bu bir küçük yarımadayla ayrılmış, iki koydan oluşur. Denizi gayet hoş, burna yakın olan koya demirlemek gayet uygun, dip kum.Adanın güneydoğu burnundan, batısına kadar olan güney sahili, döküntüler açısından oldukça tehlikeli bölgeler. Sırasıyla Ayazma-Sulubahçe ve Habbele sahillerinde yerleşim var. Hepsinin sahilden yaklaşık 300-400 metre açığa kadar uzanan döküntüler sebebiyle, girişleri tehlikeli. Gece girmeyi tavsiye etmem. Gündüz işaret şamandıraları var, onları kollayarak ve çok yavaş yolla pruvada dibi gözetleyen biri yardımıyla içeri girmek, ve 3-4 metreler kum zemine demir atmak bu mevsimde mümkün ama yaz döneminde pek hoş gözle bakılmıyor. Habbele’de bu daha kolay bir uygulama.Vahit’te güzel bir öğle yemeği yedikten ve tuzlu suda gereken “salamura” prosedürünü gerçekleştirdikten sonra tekneye atlayıp, yelkenle limana geri döndük.Akşamüstü programında, adanın Batı ucunda, arkadaşlarımızın evlerine misafir olduk. Adanın bu gözden uzak köşesi, elektrik üreten rüzgar enerji santrali sonrasında popüler oldu. Yavaş yavaş yaygınlaşan ve tekrar eski güzel günlerine kavuşan bağcılık, düzgün ve göz hoş gelen bir yerleşimin adanın hem kültürüne hem de mimarisine hakim olduğunu görmek, doğrusu hepimizi çok sevindirdi.Bu konuda yaz-kış adada yaşayan ve bu işe emek veren birçok aklı başında isim var. Hepsini ayrı ayrı tebrik etmek lazım.Türkiye’nin hiç köyü olmayan bu tek ilçesinin, yurtdışında “en iyi tatil yapılacak adalardan biri” seçilmesini sanıyorum bu kişiler ve onların etraflarına yaymaya çalıştığı bu ada kültürü sağlamış. Hepsini tek saymak mümkün değil ancak Corvus Şaraplarının sahibi Reşit Soley, Bozcaada tarihi ve kültürü konusundaki birikimiyle Hakan Gürüney, Rengigül Pansiyon’un sahibi Özcan Germiyanoğlu ve Kayıkias Hotel’in sahipleri Handan ve İsmail Beydilli’nin isimlerini anmak istiyorum. Adanın gelişmesinde büyük emekleri olan Ferhat Bey ve bizi evinde ağarlayan Dr. Aziz Kaya’ya da hem teşekkür eder hem de yaptıkları işe hayranlıklarımızı burada belirtmek isterim. O akşam, Batı fenerine yakın, ada yapımı şaraplarımızı yudumladıktan sonra merkeze dönerek, Balıkçı Barınağı’ndaki Yosun Restaurant’a oturduk. Ada’nın bu oldukça turistik yerinde, sanıyorum bu yukarda ismi geçen kişiler sayesinde çok iyi ağırlandık ama turist muamelesi görmek de, özellikle civcivli yaz aylarında çok mümkündür diye düşünmeden edemedim.Ertesi sabah yine mükellef bir kahvaltı sofrası bizi karşıladı. Sabah 7’deki vapura yetişemeyeceğimiz geceden belliydi ama sofra yüzünden neredeyse öğle vapurunu da kaçırıyorduk. Karşılıklı iyi dilekler ve kucaklaşmalardan sonra, arkamızdan sokağa dökülen “su” ile, deniz yoluyla geldiğimiz bu adadan ve güzel insanlarından istemeye istemeye kara yoluyla ayrıldık!Harika bir haftasonu oldu…Teşekkürler Ömür çifti!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder