12 Eylül 2016 Pazartesi

Tilos-Rodos

Tüm gece esti. Bulunduğumuz yer aslında rüzgara açık bir yer değil ama teknenin yan yatması ve gezinmesi, dışarıda fırtına sınırında rüzgar olduğunu düşündürüyor.
Arka arkaya attığımız tandem (çift) çapa var, zemin de kum. İyi tuttu, tarayacağımızı düşünmüyorum ama nedense bir huzursuzluk var içimde, yatakta birkaç sağa sola döndükten sonra güverteye çıkıyorum.
Her yer sessiz, uğuldayan rüzgar haricinde ayakta kimseler yok.
Saat 04.00. Aslında ertesi gün yaklaşık 40 küsur mil yolumuz var, Rodos'a gideceğiz. Ama rüzgarı arkadan alacağımız için bu seyri gündüz yapmayı planlamıştım. Ancak gece de böyle esiyorsa neden olmasın?
Uzun geçişleri gece seyri ile yapmayı severim. Çocuklar uyuduğu için onları eylemeye gerek olmaz, vardığımızda sabah olmuş, onların da sahile çıkıp oyalanması daha kolay olur. Yolu gece bitirmiş oluruz. Hele de gökyüzü-aynı bugün olduğu gibi-güzelse keyfine doyum olmaz.
Nalan da kalktı arkamdan. Yola çıkma fikrini biraz tarttık kafamızda, ve aksiyona geçtik.
Önce motor, seyir fenerleri, navigasyonu açtım ve çay suyunu kaynattık, kokpit için güvenlik elemanları...
Ben demire geçtim. Rahatlıkla aldık. Sorun olmadı.
Koydan çıkınca yelken bastık. Doğuya doğru seyredeceğiz. Rüzgar 20 knotlarda, halbuki koyda daha sert esiyordu. Yine de iskele kıç omuzluktan geliyor.
Çaylarımızı koyduk, kapkaranlık denizin ortasında ışıl ışıl bir gökyüzü altında yelken seyrinin tadını çıkartıyoruz. Çocuklar uyuyor.
Sergün'ler ile sabah buluşacaktık, haber veremedik ama çok sorun değil. Onlar da kuzeye çıkacaklardı zaten. Burada ayrılıyoruz, kim bilir bir daha ne zaman yan yana seyredeceğiz.
Güneşin ilk ışıkları ile rotamız üzerinde Simi'nin en güney ucu var. Seskli adası kuytusunda demirleyip, kahvaltı molası yapabiliriz. Kimsecikler yok. Boğaz'a girmeden yelkenleri indirdim. Motor ile tonoza yanaştım. Kumsalın önünde bir beton iskele, karada küçük bir kilise var. Sanırım denize girmek için Simi limandan gelen günübirlik teknelerin yanaşması için yapılmış.
Seniz pırıl pırıl. 3-4 adet tonoz şamandırası var. Rüzgar yok. Tekneyi bağlayıp motoru stop edince çocuklar kalktı. Nalan hala uyuyor. Karaya çıkmak istedi çocuklar.
Ömer Deniz artık botu kullanabiliyor. Her fırsatta bota binip çalıştırmak isteği var. O sebeple, kıçtankara veya bordalamak yerine alargada kalmamız daha çok hoşuna gidiyor. ))
Shilde birkaç keçi ve bazı inşaatlardan kalma müştemilat haricinde beton bir yol var. Adanın içlerine doğru devam ediyor, merak edip yürümeye başladık. Tepenin arkasında genişçe bir toprak arazi var, onun haricinde de hiçbir şey yok. Geri döndük.
Kısa bir kahvaltı.
Sonrasında hemen iskelemize bir uzak yol teknesi geldi. Demir attı.
Sonra da büyükçe bir günübirlik tekne. Turistleri karaya çıkarttı. Beton iskelede bekliyor.
Ortalık kalabalıklaşınca, yola çıkıp Rodos'a erken erken varalım moduna girdik. Demir alıp ayrıldık koydan. Rüzgar iyice oturmuş, 20 knotlarda pupa seyri ile gideceğiz Rodos'a. Önceleri geniş apaz ile kanala çıktım. Tam iğnecikten gelecek şekilde rota değişikliği yapıp, ayı bacağına geçtim.
Nalan ve Çağla içeride uyuyor. Ömer Deniz benimle kokpitte...
O da uyuyunca sıkılmamak için ufak tefek tamiratlara baktım. Sintine pompasını dağıttım. Diyaframlı pompa içine giren pislikler yüzünden çalışmıyormuş meğer. Bir tane de tel filtre taktım.
Rodos'a yaklaşırken rüzgar iyice arttı.
Bizde hidrolik şanzıman var. Pervane hep dönüyor, dalgadan inerken yüksek süratlerde vuruntu yapıyor. Acaba bir kulak mı kırıldı? Yanaşınca bakarız...
Mandraki'yi bordaladık, Rodos marina'ya gireceğiz. Telsizden çağrı yaptık. Yakıt istasyonuna yakın bordalamamızı söylediler. Net bir manevra ile yanaştık.
Hemen arkamızda bir motoryat var. Meğer senelerdir görmediğim çocukluk yıllarımızdan tanışık olduğumuz Ünal Bey ve sevgili ailesi ile Marmaris'e gidiyorlarmış.
Sohbet, muhabbet... Anıları canlandırdık, eski dostları yad ettik.
Bot ile marina ofise gittik, yürümek için oldukça uzun mesafe. Sonrasında da tüm ekip duşa taşındık, yine botla...
Akşam yemeği için çok da geç saate kalmadan, şehre yürümeye karar verdik.
Limanın önünden, meşhur surları geçerek turistik sokaklarında biraz turladıktan sonra bir tavernaya oturduk.
Ancak Rodos maalesef çok turistik olmuş. Seneler olmuş gelmeyeli...
Kendimizi Kapalıçarşı esnafından kurtulmaya çalışan, İstanbul'a ilk defa gelmiş yabancı gibi hissetmemek için çok zorladık.
Biraz da deniz kenarında turladıktan sonra taksi ile tekneye döndük. Yattık uyuduk.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder