1 Ekim 2010 Cuma

Gökova/Karaada-Marathi

Sabah uyandığımda gün ağarmak üzereydi. Oltaları suya atıp, dümene geçtim. Cumhur ve Ömer tüm gece vardiya tutmuşlar, "gece kuşları"... ))
Orak Adasını geçip rotayı Karaada-Poyraz limanına tuttum. Dümen tamiri için uygun bir yer...
Yöre halkının sarıyaz dediği bu mevsimler teknecilik ve yelkencilik için biçilmiş kaftan, el ayak çekiliyor, sonbaharın dinginliği ve huzuru her yanı kaplıyor. Ancak seyrimiz uzun ve yorucu olacak, Gökova'nın bu güzelliklerine fazla vakit ayırmamız maalesef mümkün değil.
Biraz yavaş bir manevrayla karaya koltuk aldık. Dalıp duruma baktım. Palanın sancak yüzünde çerçeve nispeten sağlam, diğer taraf ise neredeyse tamamen uçmuş gitmiş. Bir önceki gece yarısı marangoz Mümtaz'dan aldığımız 6 lık konrtayı şekillendirip suya batırdık. Kamyoncuların kullandığı cinsten kelepçeler ve gergilerle bir güzel sıktık! Bana göre zıpkın gibi oldu.
Bodrum'a kadar 1 saatlik yolumuz var. Bakalım ne olacak?
Bodrum'a girip, her ihtimale karşılık, Yunan Adaları için Euro alacağız, hem de birkaç eksik var onları tamamlayacağız. Erol Ağabey motorun termostatının olmadığını düşünüyor. Kaan ve Erol Ağabey'i botla karaya yolladık. Bu arada teknede biz de ufak tefek işlerle uğraştık. Ferit'i direğe çektik, radar reflektörünü çarmıka sabitledi, sağolsun...
Oltaları düzenlerken, her tatilin vazgeçilmez "kurbanını" Poseidon'a adadık... Bu seferki benim cep telefonum. Lanet şey için, satıcısı su geçirmiyor denmişti. Nerdee?? Utanmasa içinde balıklar yüzecek, akvaryuma dönüştü garibim.
Her denize düşen telefonda olduğu gibi, soğukkanlılığımızı hiç kaybetmeden, sudan çıkarttık. Kapattık. Kapandı kerata allahtan! Sonra yıkadık tatlı suyla. Contalı bir model ancak tornavida veya bozuk para ile açılıyor. Açıp içini iyice bir silkeledik. Sonra güneşe bıraktık! Bakalım kuruyacak mı? Bu aşamada yapılan en büyük yanlış telefonu tekrar açmaya çalışmak.
Kaan ve Erol zamanında şehirden döndüler bu arada, Bodrum'dan vakitlice ayrıldık.



Güzel bir rüzgarla Bodrum koyundan çıktık, Hüseyin burnuna doğru yükseldik. Lipsi veya Arkhi'ye kadar ilerlemek istiyoruz. Yolda dıştan takmanın pervane tamiri, metale yapışan epoksi çift komponenetli yapıştırıcı ile göbeği tutturduk.
Yemek ve şarap sonrasında herkes mayıştı...



Lipsi önlerine geldiğimizde harika gün batımı manzaralarına rağmen, Marathi'ye yönlenmeye karar verdik. Gece karanlıkta girişi buldurmak zor olacak ama, bakalım...
Sağolsun Ufuk Timer'in tekne için hediye ettiği kalem pille çalışan ancak çok güçlü el fenerleri sayesinde, tekneyi (tamamen işaretsiz ve fenersiz) bu adalar arasından salimen geçirip, Pandelis Taverna'nın önündeki tonozlardan tekine yanaştırdık...
Yemek harikaydı. Servis, dekorasyon ve ambiyansta. Bildiğimiz ada lokantalarından birazcık daha pahalı ama bence değer...
Harika bir gökyüzü altında 2'şer 3'er, botla tekneye döndük. İnanılmaz yıldız kayıyor, gece olmasına rağmen altımızda cam gibi bir su...
Fakat kötü haber! Palanın sol tarafına yapıştırdığımız kontra tamamen parçalanmış ve/veya uçmuş gitmiş. Kayışlardan sadece 2'si yerinde. Gece gece dalıp onları sıkıştırdım. Onların kalan gövdeyi tutacağına dair, iyi niyetli düşünmekten başka çare yok! Burada yapabileceğimiz başka hiçbir tamir söz konusu değil.
Fazla oyalanmadan gecenin karanlığına doğru yola koyulduk.