20 Temmuz 2017 Perşembe

İtaka-Mesolongi




Sabah horoz sesiyle uyandım. Saat henüz 7 bile değil. Alarmdan önce kalkmak yaşlılık belirtisi midir? Bilemiyorum...
Ocağa su koyup, koya çıktım.
Henüz köy uyanmamış, tekneler yerlerinde.
Gece seyrine belki kalırız sebebiyle, iskele borda fenerinin tamirine giriştim. Kullandığımız fenerler standart fenerlerden değil, ampullerini çıkartıp kapalı devre su altı kullanımına uygun aynı renk LED modülleri sıcak silikon ile fenerin içine yerleştiriyoruz.
Biraz uzun sürdü ama yaptım.
Çocuklar hala uyuyor, Nalan uyandı. Demir alıp koydan çıkalım dedik.
Dün akşamki sert rüzgarda hemen önümüze demir atmış Alman ile umuyorum çapariz olmaz diye düşünürken, zinciri toplarken birbirimize gittikçe yaklaştık. Neredeyse dokunacak gibiyiz, tornistan verdim ancak demir kurtulmadı. Bu arada yan tekne bomboş, ne güvertede ne kamarada kimsecikler yok. Usturmaçaları koyup, diğer teknenin iskelesine doğru ilerledik. Neredeyse pruvasına geldiğimizde artık ırgat iyice zorlanmaya başlamıştı. Çok dikkatle, sigortasını attırmadan, demiri alınca, Alman'ın çapasının da beraber geldiğini gördüm. Serbest bir halat ile sapan yapıp, bosa vurdum. Bizim demire mola, kurtulduk. Sapanı serbstledim, adamın demiri aşağıya indi.
Bu sırada çıkmışlar "neler oluyor?" gibisinden bakıyorlardı. Çiftin kadın olanı sinirli sinirli birşeyler söylendi, asıl sinirlenmesi gereken biziz! Çift gezenlerin çoğunda nedense hanımlar daha sinirli oluyorlar? Anlamış değilim...
Koydan çıkıp, Patras Körfezi'ne doğru rota tuttuk. Hafif bir rüzgar var ama tek başına götürmez bizi. Yelken motor, seyre devam. Olta suda, ama gelen giden yok...
Artık İyon Adaları seyahatimiz bitti. Bundan sonra körfeze gireceğiz, en son da Korint Kanalı'ndan geçip tekneyi Ege Denizi tarafında diğer ekibe teslim edeceğiz... Başka bir coğrafya bizi bekliyor. Aslında sanki bu aşamada seyahat bitti de, hızlıca buraları geçelim havası var. Muhtemel eski tekne transferlerinden kalma alışkanlık.
Bu konuyu bu seyahatte de kendi aramızda çok konuştuk. Teknesiyle dolaşanlar, hele de zaman sınırlaması yoksa, bana göre turizm yapmıyorlar. Buna seyahat de demek ne kadar doğru bilemiyorum. Nihayetinde kendi evini gittiği yere götüren karavancılar gibi bir model bu... Girdiğimiz her koyu sahiplenme isteği belki de bundan.  Dolayısıyla yolculuk belki de en iyi tanım.
Olayın bu aşamasında önemli bir husus ortaya çıkıyor. Giidilecek coğrafyanın önemli bir turizm kitabını alıp okunduğunda ancak "klasik" turizme yönelik soruların cevaplarına ulaşılıyor ki bu da esasen kara yoluyla yapılan turizm. Halbuki denizden turizm tamamen farklı. Bir kere çok daha özgür, hele de kendi teknenizle yapıyorsanız.
O zaman da bu amaca hizmet eden kitaplar ve yazılı kaynak eksikliği ortaya çıkıyor. Denizcilik açısından misal demir yeri olarak gösterilen koylar haricinde çok güzel ve etkileyici yerler de var. Melteme açık olan koylardan örneğin, hiç bahsedilmiyor. Onlar belirtilmemiş olduğu için ıskalamak gayet mümkün. Ne yapılabilir? Alternatif pilot kitap bilgileri rehberi mi? Henüz bunun cevabını tam olarak bulmuş değilim.
Uzun bir geçişimiz var bugün. Hemen sonrasında Patras ve Korint Körfezi'!ne gireceğiz. Tüm seyir notları ve Pilot Kitaplar buraların suyunun pek de matah olmadığı yönünde. Öncesinde son bir deniz molası verelim istiyoruz.
Körfezin girişinde üzerinde yerleşim olmayan bir ada var. Orada durup denize gireceğiz. Dümdüz denizde motor yelken öğleyin adaya vardık. Ancak anlatıldığı kadar güzel değil. Devam edip karşı kıyıda bir kumsalın önünde demirledik.
Gayet hoş bir yer aslında. Etrafta da hiçbir tekne filan yok. Nitekim buraya da demir yeri vermiyor. Haklılar sanırım, güneye tamamen açık bir kumsal. Demirleyince öğle yemeği yedik.
Sonrasında ben biraz ön ardiye ile  portuçları düzenledim. Meğer ardiyenin zemininde harika bir farş tahtamız varmış. İlk defa görüyorum... )))
Nalan uzandı. Ben çocukları alıp bot ile sahile çıkardım. Diz boyu suda yüz metrelerce devam eden, tamamı ince kum kumsal. Tam bizimkilere göre. Çağla yüzlerce kabuk topladı. Ömer Deniz de kayığını yüzdürüyor...
Biraz daha oyalanıp, 10 NM mesafedeki Mesolongi'ye dümen tuttuk. Burası tanıdıklarımız tarafından çokça tavsiye edilen bir yer. Kitapta çok etkileyici değil ama görmeye değer bir yer diye not alınmış.
İyi işaretlenmiş dar bir kanaldan içeri giriliyor. Etraf çok  geniş sığlıklarla dolu. Kum içinde yaşayan midye ticareti ile uğraşırmış halk. Coğrafya çok uygun.
Kanaldan içeri girdik. Batıda büyükçe bir marina var. Genelde pontonları boş. Meğer tekneyi terk etmeleri mümkün değilmiş, genelde tamirat amaçlı kullanılıyor.
Tam ortada alargada demirli, birkaç uzak yol teknesi var. Zaten derinlikler 3-4 metre. Dip belli ki iyi demir tutuyor. Fırtına çıksa gayet güvenli. Bir de doğuda rıhtıma aborda olmuş tekneler var. Orası daha canlı gibi.
Mazot sorunumuz devam ediyor. Burada mutlaka takviye etmemiz lazım. Bidonları alıp, bot ile marinaya gittik. Küçük bir malzeme ofisi var. Mazot bulabilir miyiz diye sordum. Arayıp öğreneyim derken, raflara bakınıyorum. Tezgahın üstünde eski bir raymarine otopilot takımı.!! Bingo... )))
Tezgahtar çocuğa kaç para diye sordum? 20-30 E versen yeer gibisinden cevap verdi.... Sevinçten uçuyorum ama çaktırmıyorum. "Fakat ne yapacaksınız ki bunu?" diye ekledi. Kendim monte edebiliirm dedim. İyi de bunlar bozuk ki zaten servis bekliyorlar deyince, başımdan aşağıya kaynar sular döküldü resmen )))
Mazot kamyonu birazdan gelecek dedni. Peki dedik, pontonlarda dolaşmaya başladık. Ömer Deniz susayınca marinanın barına gittik. İce Tea Limon.
Marinada biraz daha oyalandık. Ama ne gelen var ne giden.
Dükkana geri döndüğümüzde, kimseler olmadığını gördük. Moralim bozuldu.
Bota binip tekneye dönerken, limana giren büyük mazot tankerini gördüm, geri döndük. Bidonları doldurup tekneye geri geldik. Biocide özelliği olan kimyasalı ekledim, Üzerini tam doldurdum. Kullanma kılavuzunda 20 saat beklemek gerektiği yazmış ama bizim o kadar vaktimiz yok. Yarın 12. saatte sabah erken çıkacağız.
Bu iş bitince ön güverteye kurulduk. Nalan harika bir sofra hazırlamış. Güneş batışını şaraplarımız eşliğinde izliyoruz. Etrafımızda sudan zıplayan levrekler var. Huzurlu bir yerdeyiz...
Gece de çok sakin geçti.
Karaya çıkmadan, vakitlice yattık uyuduk.