19 Temmuz 2016 Salı

Çeşme-Sığacık

Haliyle tüm gece kesik kesik uyudum. Biz ara kalktığımda hava iyice sertleşmişti. Tamer'i kaldırdım, İkinci demiri atacağız. Düzeneği kurduk, bota yükledik. Rüzgarın deniz suyunu her tarafımıza serpiştirdiği havada botla uygun yere gelince, demiri ve kısa zinciri peşisıra yolladım. Halatı tekneye getirip bağladık. Bu sayede gezinme azaldı. O rüzgarda gece gece güneş panellerini söküp de tenteyi kazasız belasız nasıl katladık hala aklım almıyor.
Sabah kalktığımızda hava hala aynı sertlikte esmeye devam ediyordu. Teknenin özellikle pruva tarafından gelen gıcırtılar artık gürültü seviyesine ulaşmış, her iki demire binen yükü kafamıza kazıyacak şekilde devamlı hatırlatıyordu.
Dışarıda yemek yemek mümkün değil. İçtiğim kahve fincandan rüzgarın etkisiyle uçtu gitti. Rüzgar göstergesini özellikle açtım. 52 okuyunca hemen kapattım ))
Karşı koyda, Sarpdere'de, sanırım saçak altı olduğu için daha fazla sayıda tekne var. Görebildiğim kadarıyla hemen hepsi alargada duruyorlar, ama daha mı rahatlar pek emin değilim.
İyi tarafı Nergiz içinde, demirde bizden başka tekne yok.
Tekne içinde hızlı bir kahvaltı hazırladık. Önce ikinci demiri botla aldık. Sonra demirin üzerine yürüyerek ilk demiri de aldık. Motorla koyun dışına çıktık. Küçük bir ana yelken, küçücük bir cenova ile arkamızdan gelen rüzgarla Teke Burnu'na doğru seyre geçtik. Yolda dün gelirken kırdığımız rekorların hepsini yeniledik!
Kırkdilim açıklarına gelince koridordan gelen hava bizi biraz zorladı ama sorun çıkarmadı burna doğru devam ettik.
Asıl konu burnu döndükten sonra kafadan gelecek rüzgar ve dalga.
Burnu döner dönmez, cenovayı kapatıp anayelken motor ile Sığacık'ı tutturup tutturamadığımıza baktım. Olmuyor.
Anayelkeni tamamen kapatıp, neredeyse batı sahilini yalayarak kuzeye doğru yükselme kararı aldım. Bu İstanbul ve Çanakkale boğazı'nda sık yaptığımız bir uygulama. Açıkdenizde neredeyse 2 knotlara düşen seyir hızımız hem kıyıda dalganın azalması hem de sanırım akıntının burunlar sebebiyle etkili olmaması sebebiyle hemen arttı. Neredeyse tam devirde 1 saate yakın seyir ettikten ve Sığacık'ı artık tutturacağımıza kanaat getirdikten sonra rotayı düzelttim. Mendil kadar bir cenova da bayağı bir katkı sağladı. Koya girdik.
Önceleri demirde kalırız diye düşünüyordum ancak koy içinde çok sert esiyor, marinaya girmeye ve geceyi oarada geçirmeye karar verdik.
Palamar bot sayısı ve personel az. "Sadece tek bot ile yardımcı olacağım, tonoz falan uğraşmayalım, bordalamak için hazır olun" dedi. İşi bilen bir çocuk. Ancak son dakikada rıhtımda peydah olan bir kadıncağız telaşlı telaşlı, sağa sola koşturuyor, el kol hareketleri yapıyor. Önceleri komşu tekne sahibi sandım. Değilmiş...
Gireceğimiz yer gerçekten dar, rüzgarı kafadan alacak şekilde manevra edeceğiz. Tek seferde girdik, girdik. Giremezsek ciddi sorun olacak biryer. Mühim olan hızlıca tekneyi kafadan sabitlemek. Baş koltuğunda Tamer var, sahildeki tek kişi olan kadına atacak halatı. Bot yardımıyla net bir şekilde giriyoruz yere, ama kadıncağız hala anlamsız şekilde bağırıp çağırıp koşturuyor.
Tartışma çıkmıyor ama ortam geriliyor. Herkesi sakinleştirip, kadıncağızı gönderdikten sonra öğreniyoruz meseleyi. Fırtına ihbarı olduğu için kimse girip çıkmıyormuş, "biz nereden gelmişiz ki?" diye söylene söylene ofisten gelen, neler olduğuna bakmaya çıkan marina sorumlusu imiş... ))
Neyse, biz bağlandık ya...
Tüm geceyi 50 knot rüzgarda demirde geçirmişiz... Bizim ekibe bu manevra ne yapar?
Ama bazen dışardan yardım almaktansa, tekne ve ekibin kendisiyle tüm işi çözmek, özellikle bu tip alengirli yanaşma ve ayrılmalarda daha anlamlı diye düşünmeden edemedim. Sahilden gelen yardımdan çok köstek olabiliyor.
Tekneyi temizledik, toparladık, duş aldık. Ertesi gün erkenden çıkacağız.
Akşam yemeği Dağ Restaurant'ta. Ama botla gitmeye cesaret edemedik.
Yemekte süpriz misafirlerimiz, Cansu'nun babası Mehmet Bey ve Evren-Engin Kozcu ikilisi oldu. Bu gece Nalan'ın doğumgünü.  Tabak gibi dolunay altında bol bol sohbet ve kahkaha ile dolu güzel bir doğumgünü yemeğini idrak ettik.
Arabayla tekneye dönüp, geç saatte uyuduk.