16 Haziran 2018 Cumartesi

Bozcaada

180 millik yolu koştur koştur geldik, iki gün Ada'dayız artık, biraz yayılabiliriz.
Nejat'lar otobüs biletlerini pazar akşamına ayarlamışlar. Biz onları bıraktıktan sonra aşağıya devam edeceğiz, planımız kayığı nihayeten Ayvalık'a bırakmak.
Sabah yandaki motoryatın demir almasıyla uyandım. Adnan Bey ile selamlaştık, karşılıklı iyi dileklerimizi ilettik, güneye devam edeceklermiş.
Hava enteresan, dün gece bizim kuzeyimizde birçok şimşekli fırtına oldu. İstanbul'dan gelen haberlerde de benzer kaçakların o taraflarda olduğunu duyduk. Bizde olmadı ama hava kapalı.
Bakalım üzerimize yağacak mı? Ne kadar yağacak bekliyoruz...
Günlük elektrik ile beraber 140 TL, uzun süre rıhtımda kalmak istemiyoruz zaten. Bir yerlere seyir edelim planımız var ancak Ekin bugün şehirde bir yerde kalıp bitirmesi gereken seminerine çalışmak istiyor, sakin bir yerde. Bu durumda bizim gittiğimiz yere ancak karadan gelecek.
Henüz teknede uyanan kimse yok.
Çay suyunu koydum.
Kokpitte pinekliyorum.
Bu arada Ada yavaş yavaş uyanıyor. Kenarda köşede ufak tefek tamirler var, onları mıncıklıyorum.
Hazır nemli iken fiberi sildim, sağda solda kıştan kalma pas lekelerine fosforik asit püskürttüm, birkaç parça krom parlattım, bir ara kırık puntel ayağı vidasını değiştirmem lazım ama onun için iki kişi olmak gerek. Bakalım ne zaman?
Çocuklar da uyanınca hep beraber çocuklarla Ada'ya çıkmaya karar verdik.
Ada son geldiğimiz 4 yıl öncesine göre oldukça gelişmiş. Ara sokaklarında yürüdük, çadır tente altına yapılan kitapçıyı gezdik, birbirimize hediyeler aldık, eski dostları gördük, Kayikias Otel'in sahibesi Handan hanım ile karşılaşmamız ve yıllar sonra da olmasına rağmen bizi hatırlaması asıl süpriziydi gezinin.
Tekneye döndüğümüzde yanımıza devasa bir motoryat bağlanmıştı.
Nejat'lar da uyandığı için kalkıp sahildeki Zengin Tost'çuda kahvaltı ettik. Ufak tefek ihtiyaçlarımızı bakkaldan tamamladık. Dönüşte mendirekte seneler önce yazdığımız Lotus yazısını aradım ama bulamadım... Bu arada Tamer ile Kuzey geldiler. Çocuklar bir süre oyalandılar, sonrasında seyre çıkmak için palamar çözdük.
Günlerdir devam eden lodos sebebiyle güney koyları belki çok da süt liman olmayacak ancak yalpalıklarımıza güveniyoruz. Nitekim Mermer Burnu'nu dönüp de Akvaryuma doğru çıkarken hem sahilin kalabalığınıdan hem de koy içine giren soluganlardan dolayı barınamayacağımızı anladık.
Rota Habbeli...
Ayazma ve Sulubahça'yi bordalayıp açıkğındaki kayalıkları kollayarak 5-6 metreye demirledik.
Hava netameli, yağdı yağacak.
Düşündüğümüzden az yağınca hemen tekrar kokpite çıktık. Çocukları giydirip kuşandırıp, havuza girmek için sahile çıkarttık bot ile. Tamer geç saatte Batı Feneri'ne doğru dalmak istiyor. Onunla saate karar verdik, sözleştik.
Tekneye geri döndüm. Hafiften solugan devam ediyor. Meksika şapkaları suda.
Güvertede biraz ufak tefek işlerle ilgilendim. Kıç portuçu topladım. Mazot takviyesi yaptık, boş bidonları bota attım. Motor kapağını kaldırdım. Sintineyi temizledim. Su ve yağını kontrol ettim. Şimdilik iyi durumda gibi makine ama en kısa sürede Rıza ile bu işi kalıcı olarak çözmemiz gerekecek.
Herkes otelde.
Yattım kısa bir siesta yaptım.
Daha henüz uyumuştum ki çalan telefon ile uyandım.  Sonrasında da uyku tutmadı. Kalkıp sahile çıktım. Tamer bunu üzerine gidip erken dalalım deyince hazırlanmaya koyulduk. Ömer Deniz de gelmek istedi. Bot ile Tamer'i iyice ileriye bırakacağız, sonra dönüp hazırlık yapacağız akşam yemeği için.
Öncesinde güneşin batışını güvertede kutladık. Hava da yükseldi artık yağış yok gibi. Sohbet muhabbet zamanın nasıl geçtiğini farkına bile varmadık, Nalan'ın uyarısıyla aklımıza geldi suda unuttuğumuz dalgıç! Ömer Deniz ile yine bot ile geri gidip anlaştığımız yerden aldık dalgıcı.
Deniz yine bonkör davranmış. Balıkları teknenin kıçında ayıkladık, Tamer'i de sahile botla bıraktık. Fakat kötü haber, mutfak bugün erken kapanmış. Akşam yemeği yine makarna!
Tekrar tekneye döndük, yemekten sonra tavla partisi ile geceyi sonlandırdık.