18 Temmuz 2017 Salı

Kefalonya

Sabah ön kamarada, lumbozdaki görüntüyü farketmemle güverteye fırlamam bir oldu. İskeledeki motoryatın göz demiri neredeyse bizim küpeştede.
Dün akşamüstü hakim esen rüzgarda, rüzgaraltında kalan koca tekne sabah İtaka boğazından esen imbat ile demirini esnetmiş, bize doğru iyice yaklaşmış. Şimdilik taramıyor gibiyiz ama motoryat yaslanırsa bizi de hatta bizim altımızdaki diğer tüm tekneleri de taratır. Doğrusu ben onlardan sorun çıkar diye düşünüyordum, koca motoryatın 7 mürettebatıyla tarayacağını hiç düşünmemiştim, ama oldu işte...
Kaptan Yunanlı. Tedirgin hareketlerle güvertede bir öne bir arkaya gidiyor, ırgatta bir mürettebat var ara ara zincirin az az boşunu alıyor ama herşey rüzgarın esip esmemesine bağlı.
Eğer üstüne koyarsa tarayacak o kesin. O zaman bizde zaten güvende olabilir miyiz? Hiç emin değilim.
Bu arada dün akşam, sancağımdaki Alman ile aramıza İngiliz bayraklı bir tekne daha girmiş. Hiç farketmedik. Onlar da güvertedeler... Tedirgin olarak herkes bekliyor. Motoryat yaslanmasın diye iskele koltuğu biraz daha gevşettim, pay var. Nitekim bindiren bir sağanakta  koca motoryat iyice bizim tarafa doğru esnedi, azıcık dayanırsa bizim çapayı da dipten sökecek. Kaptan artık tahammülsüz bir şekilde dümene geçti, manevra pervanesi ile dışarı çıktılar.
Ancak bu sefer de bizim rüzgarüstünde hiç tekne kalmadığı için iyice rüzgara açık hale geldik. Rüzgar şiddetini de iyice arttırmış durumda, rüzgaraltımızdaki ingiliz ile aramızda çok az mesafe kaldı. Tam bordadan alıyoruz.
İngiliz ailenin en yaşlısı, sanırım teknenin de sahibi, gayet sakin hareketlerle motoru çalıştırdı, "merak etmenize gerek yok, böyle şeyler olabilir. Biz rüzgaraltı tekneyiz rahatlıkla çıkarız" dedi. Gerçekten de şaşkınlıkla izliyorum manevralarını. Gayet net bir hareketle çıktılar. Ancak şaşkınlığım manevraya değil, İngiliz kaptanın zerafetine ve denizcilik kültürüne... Öte tarafta 7 mürettebatı ile havalı havalı dolaşan güya profesyonel kaptan ile kıyaslayınca içim açıldı. İngilizler çıkınca bizim kayık biraz daha rüzgaraltına esnedi ancak, Almana yaslanmadan kazık gibi durdu. Nitekim bir süre sonra da rüzgar iyice hafifledi. Rahatladık.
Ömer Deniz ile bota binip, alargaya çıkmış İngiliz'in yanına gittik. Teşekkür ettik. Hiç önemli değil gibilerinden bir hareketle geçiştirdi.
Rahmetlinin dediği gibi, herkesten öğreneceğin birşeyler var hayatta. Kimisinden neyi bazısından ise neyi yapmayacağını öğreniyorsun... ))
Meğer kitapta da yazarmış bu olay. Eğer ilk tekne tararsa, domino taşı gibi bütün tekneler tarar diye. Neyse biz ucuz kurtulduk.
Bu arada bir süre ben teknede kalmak istedim. Ancak bugün araba kiralayıp adayı gezmek istiyoruz. Fiscardo'da araba kiralayan tek bir yer var. Nalan ve Ömer Deniz beraber bot ile oraya bakmaya gittiler. Araba bulmuşlar. Telefonun pili bittiği için el telsizi ile haberleştik.
65 E günlüğü. En küçüğünden arabayı almışlar. Rıhtımda yer yokmuş, belki beklersek çıkar ama biz de vakit kaybetmeyelim dedik. Sabah imbatı artık iyice azaldı. Muhtemel akşam yine terse dönecek.
Nalan istersen ikinci bir çapa atalım dedi ama ben burada sorun olacağını sanmıyorum.
Yanımıza giyecek ve yedekleri alıp sahile çıktık.
Botu uygun yere bağladık.
Arabayı aldığımızda artık saat öğleye gelmişti.
İlk durak Assos. Burası bizdeki Assos'a çok benziyor. Tepede bir kale, onun altında taşlık bir kumsalı var. Farklı olarak arada küçük bir kıstak ile bağlı iki koydan oluşuyor. Adanın kuzeybatısında olduğu için olsa gerek tekneciler açısından çok da popüler değil.
Fiscardo
Tam köşede harika konumu olan bir taverna var. Acıktık yemek yiyelim dedik ama tabi bu saatte taverna full! Arabadan birşey almak için geri döndüm, tam bu sırada en köşedeki tavernanın en güzel masası kalktı. Anında oturduk tabii...
Assos
Menü kalamar tava, zucchini balls, patates, bira ve ice tea limon.
Çocuklar biraz kumsalda eğlendiler ama deniz sefasını burada değil, biraz güneyde Mirthos koyunda yapacağız. Yol Assos'tan sonra adanın batısındaki kıyıları yüksek yarlardan izleyerek güneye doğru devam ediyor. Merkez Argostoli ama biz oraya kadar gitmeyeceğiz. Kefalonya hiç de küçük bir ada değil. Yaklaşık Sakız kadar. Ancak büyük koylar ve körfezler var.
En güneyinde 1600 metre civarında zirvesi olan dağ var.
Mirtos ve diğer koyları hayranlıkla izliyoruz. Denizin rengi bir harika.
Mirthos 
Normalden daha sakin bir deniz varmış bugün. Ona rağmen, masmavi sular, kumsalda patlıyor. Çocuklar dalgalara bayıldılar.
Uzun süre kalmayıp, yola devam ettik. İkinci durak Melissani mağarası.
Adanın doğusunda önemli yerleşim yeri Sami'ye yakın bir mağara. Kefalonya diğer İyon adaları gibi özellikli bir jeolojik yapıya sahip. Mağaralar bu coğrafyada en sık karşılaşılan bir olgu.
Bahsi geçen mağara da içerisinde kayık turunun yapıldığı, bir deprem ile üzeri açılınca tesadüfen keşfedilmiş bir boşluk. Girişi yetişkinlere 7E. Çocuklar mağaranın suyunu ve akustiğini çok beğendiler.
"Bu da bitti" mantığı ile dolaşıyoruz, araba ile sadece bu akşama kadar plan yaptık. Yarın İtaka'ya geçeceğiz. Dolayısıyla İyon Denizi'nin bu en büyük adasında mümkün olduğu kadar çok yer görmek ana hedefimiz. Aslında şehir olarak Sami ve Argostoli'yi çok da merak etmiyoruz doğrusu. Ancak tüm Yunanistan'ın en büyük ada dağı olan Ainos nedense bizi mıknatıs gibi çekiyor. Listede ikinci sırada Samotraki var seneler önce orayı da çok beğenmiştik.
Abies Cephalonica adıyla bilinen, buraya özgü göknar ormanı binlerce yıldır birçok geminin inşaasına hammadde sağlamış.  1962 yılında Ulusal Parka dönüştürülen bölgede çok hoş yürüme yolları ve hiking parkurları var. Pek de turistik olmadığı için sanırım çok beğendik.
Neredeyse tamamı deniz seviyesinde geçen bir yelken yolculuğunun bu en "yüksek" anında, bütün etraftaki adaları görebilecek kadar yukarıda olmak duygusu tarif edilemez.
Akşamüstü rüzgarının ağaçların dallarında çıkarttığı sesi hatıralamıza kaydedip, tekneye dönmek için yola koyulma vakti geldi maalesef...
Geldiğimiz yoldan Fiscardo'ya geri döndük. Arabanın camı bozuk olduğu için geri verelim dedik, park etmek istemedik.Çocuklar kumsalda eğleniyor. Ben öte beri almaya markete gittim.
Akşam yemeği teknede. Yanımıza yeni tipler gelmiş, dünküler ayrılmış.
Teknede biraz yüzdük, bulunduğumuz yer koyun belki de en güzel suyunun olduğu yer. Sonrasında akşam yemeği yine teknede. Bugün artık son mantıyı bitireceğiz.
Akşamın ilerleyen saatlerinde kahve içmeye sahile çıktık.
Fiscardo'yu yansıttığı ruh olarak çok beğendik.  En uzun süre burada kaldığımız için değil ama burayı nedense Gümüşlük'e çok benzettik. Orayı da çok sevdiğimiz için belki de...
Her tatilin "en" lerini seçmek Lotus'ta adettendir. Gerçi bunu son akşam yemeğinde yaparız genelde ama Nalan'ın doğumgününü erken kutlama programı bence gayet uygun bir zaman!
Çok hoş bir kahve molası sonrası tekneye botla dönüp, biraz daha sohbet sonrasında yattık.


GOPR0399 from mehmet erem on Vimeo.