Fırtınalı bir günde bindiğimiz uçak, zar-zor Dalaman'a inince "acaba yanlış birşey mi yapıyoruz?" duygusu yüreğimi sardı...
Nalan zaten Ömer'i Istanbul'da bırakmış olmanın verdiği huzursuzlukla dolu. Aramızda en sakin duran yine Erol Ağabey. Sağolsun Ateş Ağabey taa nerelerden bizi karşılamaya gelmiş. Onun arabasıyla gece gece, üfüren bir rüzgarda Bozburun'a geçtik. Gece orada kalacağız.
Ertesi sabah, erkenden kalkıp Karacasöğüt'e geçtik. Nalan tekneyi ilk defa görecek. Son değişikliklerle Haldun, plandan tamamen vazgeçince, acaba duygularıyla güverteye çıktık...
Tam düşündüğüm gibi, herkes çok beğendi. Tekne kafa kağıdı eski olmakla beraber, özellikle içi gayet bakımlı. Tüm detaylarını inceledik, sorularımızı sorduk. Demir Ağabey mesafeli duruyor, heyecanlıysa bile elini göstermiyor.
Mutlaka eksikler var ama kafamda bir resim var. Sağlam bir bakımla ve elimiz üstünde yaşayacak şekilde kullanabilirsek bu kızı, birkaç aya varmaz, bakanları ciddi kıskandıracak hale getiririz.
Ancak hala bir önemli bir sorun var. Karşı tarafın kafamızdaki bütçeye inmeyeceği aşikar. Arada kalan parayı borçlanmak hiç istemiyorum. Tüm Dünya son 50-60 yılın en derin ekonomik krizinden geçerken de kimseye dönüp para isteyemeyeceğiz.
Acaba nasıl yapsak? diye düşünürken telefon çaldı:
-Alo..
-Alo. Melih Ağabey sen misin?
-Evet Mehmet. Teknede misiniz?
-Evet. Ciddi bişey yoktur umarım, hastalarla falan ilgili...
-Yok yok merak etme. Ben de sana tekneyle ilgili bişey söylemek istiyordum.
-???
-Mehmet? Orada mısın?
Yanımda duran Demir Ağabey'e baktım ve...
-Şu an hiç müsait değilim... Ben seni arayayım mı? dedim
-Peki deyip kapattı.
Tüm detayları konuştuk. Bu arada son zamanların en şiddetli bir Lodos fırtınası, yağmur ve dolu olarak üstümüzden geçiyor. Çok istememize rağmen, seyre çıkmak mümkün değil. Neyse bari motoru çalıştırdık. Tek marşla çalışıyor en azından...
Fakat eski, 6000 saatte bir Perkins. Bakalım başımıza ne işler açacak?
Tekneyi gördük, Karacasöğüt muhtarlık iskelesine yayılıp, artık "gelenekselleşmiş mangal" partisine dahil olduk. Taraflar birbirine mesafeli duruyor... Kimse açık etmiyor. Bir teklif yapmamız gerekecek. Ama yeri burası değil.
Hem çözmemiz gereken bir bütçe açığı daha var!
Bu duygularla uçağa bindiğimizde, çalan telefonla irkildim. Kapatmayı unutmuşum. Olacak iş değil. Arayan yine Melih Ağabey:
-Mehmet sana haberlerim var...
-Şu an hiç müsait değilim.
-İyi haberler...
-Çabuk söyle.
-Ben paranın kalanını buldum! dedi ve kapattı!!!