19 Temmuz 2017 Çarşamba

Kefalonya-İtaka


Sabah yine tarayan filan oldu mu endişesiyle çıktım kokpite. Sorun yok. Herkes olduğu yerde.
Bir kısım tekneler çoktan koydan çıkmışlar bile. Filotilla olanlar hala pinekliyor.
Köy de yavaş yavaş uyanıyor.
Çay suyunu koydum, kokpitte etrafa bakınırken aklıma dünden beri çalışmayan elektrikli tuvalet butonu geldi. Onu söktüm. Kablolar üzerinden kısa devre edince çalışıyor. Bu iyi haber.
Kumandayı nasılsa yaparım, bir tane de yedeğim var geçen seneden kalma diyerek çay sefasına geçtim.
Fiscardo Feneri
Bu arada tekne ahalisi de ufak ufak uyandılar. Bulunduğumuz yerde su gerçekten çok güzel. Uyanan denize atlıyor. Yan taraftaki filotilla ekibinde de hareketlilik var. Çocuklar için sanırım bir model tekne yarışması düzenlenmiş. Çocuklar kendi yaptıkları tekneler ile yarış gibi birşey yapacaklar. Ömer Deniz de heyecanlanarak kendi kayığı ile katılıp katılamayacağını merak etti. Bota binip göstermeye gittik, hem de izleriz belki. Ama sanırım dışarıdan birisinin yarışmalarına katılmalarına izin vereceğini sanmıyorum. Ömer Deniz'i hayal kırıklığına uğramaması amacıyla bunu baştan söyledim, dışarıdan gelenleri kabul etmeyebilirler dedim. Nitekim de öyle oldu...
Bu arada önemli bir sorunumuz var. Dün arabamız varken aslında istasyondan taşımamız gereken mazot bidonlarını bugün nasıl doldururuz diye düşünüyoruz. Önce arabayı alabilir miyiz diye soralım dedik. Bu amaçla  herkes hazırlandı, bidonları da aldık sahile çıktık. Arabayı vermediler ama mazot tankeri geliyormuş sık sık. Onu takip etmek amacıyla bir kafeye oturduk. Fiscardo'da son sabah, tadını çıkartıyoruz.
Bugünkü yolumuz da çok uzun değil. Rota İtaka. Muhtemelen en kuzeydoğusundaki Frikes veya Kioni'de kalalım diye düşünüyoruz. Hem Tunç Aytunç'un sunumundan hem de Nuri Ağabey'in tavsiyelerinden bu iki limanın bizim tarzımıza daha uygun olduğunu öğrendik.
Fiscardo'da uzun uzun mazot beklemeye gerek yok.
Bota binip tekneye döndük. Sabahtan ve dünden de birikmiş bir dolu bulaşık var, burada yıkayamayız. Koyun dışına çıkmamız lazım. Geçen seneden beri bir gri su tankı imali gündemde hep var, bir türlü elim varmadı. Sintineye koyacağımız 70lt lik esnek tank ve pompası çok iş görecek bu gibi durumlarda. Bakalım ne zaman?
Avara olmamız, yanaşmaya göre çok daha kolay. Rüzgaraltı halatı sahilden çöz, tekneye al; rüzgarüstü halatın başına git, tornistan ver, halatın tel kasasını kayadan kurtar, tekne tarafı sabit iken bottan halatın boşunu alarak zincire doğru harekete başlamış tekneye yetiş,iki tekne arasından motor ile çık, açıkta iken demiri topla.
Hemen rota verip, İtaka'nın kuzeyine doğru yol verdik.
Bulaşık şimdilik duruyor. Ön tuvaleti basmak için içeri girdim. O ne? Elektrikli tuvalet çalışmıyor. Daha sabah yeni sökmüştüm kumanda butonunu. Neden bozuldu ki bu şimdi?
Butonu çıkartınca buat üzerindeki sigorta da ortadan kalktı, eğer tuvalet motoru zor çalışıyorsa, sigorta da yoksa, motor zorlanmış olabilir. Açıp temizleyin dendi. Söz dinlerim. Tuvaleti söktüm, içinde katılaşmış artıkları temizledim. Kısa devre edince çalıştı. Bu iyi haber. Biraz nefes almak için dışarı çıktım. Nalan da ben hazır dümendeyken bulaşık yıkamak için içeri girdi. Girmesiyle çıkması bir oldu ))) İçerde koku dayanılmaz...
Hemen kolları sıvadım dümeni bıraktım, ön tuvalete giriştim. Malum denizciler ikiye ayrılır: Tuvalet veya pis su tankı ile uğraşmış olanlar ve uğraşacak olanlar!
Montaj ve temizlik sonrası zıpkın gibi oldu. Butonu da monte ettim. Gayet iyi çalışıyor.
Bu arada bayağı yol almışız. "Finikes'e kadar birçok koya girdim çıktım" dedi Nalan. Oraya çok yakın bir koyda demirleyip, denize girelim diye düşünüyoruz.
Bir tanesini çok beğendik. Sahilde bazı çadırlar filan var, belli ki bir kamp var. Derinlik çok hızla artıyor, bu önemli. Standart bir demir yeri değil pek. Aslında bu koyun hakkı kıçtankara olmak ancak zaten birkaç saat kalacağız. Doğrusu üşendim.
Neredeyse 3 metreye kadar içeri girip, demiri o şekilde atarak dışarı doğru çok uzun zincir döşedik. Altımızda 15 metre su var ama rüzgar fazla şiddetli değil.
"Oh ne güzel koyda tek tekneyiz" dememe kalmadı. 3 tane tekne daha geldi. Belli ki ikisi charter. Çok derin suya çok az kaloma verdiler. Nitekim ilk sağanakta taradı ikisi de...
Diğer italyan bayraklı. Onlar tutturdular.
Sonra bir tekne daha geldi, o direkt kıçtankara yaptı.
Deniz sefası sonrası öğle yemeği. Menü makarna ve şarap. Çocuklar artık menü olursa olsun cacık mutlaka istiyorlar, sofranın tuz-biber gibi vazgeçilmezi oldu.
Rüzgar şiddetini arttırınca, tekne gezinmeye başladı önden ikinci çapayı da olduğumuz yere indirdim. Başüstünde iki çapa olması meğer ne büyük nimetmiş. Onu genelde halat ile kullanıyorum. Irgatın fenerliği ile indirip, alıyorum. Bazen demirler loçalarında iken üst üste biniyorlar filan ama onun haricinde büyük güven veriyor doğrusu.
Bot ile karaya çıktık. Sahil belli ki zamanında hipi merkeziymiş. Yaşlı zeytin ağaçları arasında biraz yürüdük, kumsalda taş toplama ritüeli, Ömer Deniz kayığını yüzdürdü. Çok da oyalanmadık, artık güneş alçalıyor. İyon Adaları'nda son  durağımız olan Kioni'ye doğru rota tutacağız.  Mesafe kısa, yaklaşık 4 NM...
Kioni'ye girdiğimizde her tarafın dolu olduğunu gördük. Mendirek içinde zaten yer yok. Alargada 2-3 tane tekne var ama oldukça derin suya yaklaşık 15 metre neredeyse tüm zinciri döşemek gerekecek. Tekne oldukça açıkta duracak. Esasen çok sorun değil, zaten bot ile karaya çıkacağız her halukarda.
Bir tane yer var aslında, feribot rıhtımına kıçtankara olmuş teknelerin kuzeyinde, karadaki taşlara çok yakın tek teknelik yer var. Kıçtankara olamayız ama kıçtan demir atıp baştankara olabiliriz belki. Ama zemini incelemeden oraya girmeye cesaret edemedim. Mendireğin seviyesine demir atıp alargada kalmayı tercih ettim. Sancağımda bir italyan var. Bir tane de iyice açıkta bir tekne var. Birbirimize çapariz vermiyoruz. Welcome to Kioni!
Kokteyl sonrası tekneyi toparladık. Herkes hazırlandı.
Bu sırada sancaktaki İtalyan'a sahilden seslendiler, demir aldı. Mendirekte bir katamarana yanaştı. Bu arada mendirekte de bir hareketlenmeler var. Önceleri çok üstünde durmadım, sonrasında düdükler-kornalar. Meğer feribot geliyormuş. Koca feribot bize 2 metre mesafede manevra edip tornistan ile rıhtıma kıçtankara oldu. Bu sırada da içeri bir alman girdi. Koyun içinde döndü dolaştı. Sonrasında bizim tam pruva istikametimizde demir attı. Rüzgar hala sert. Normalde en az benim kadar kaloma vermesi lazım. O zaman da bana çok yakın duracak. Nasıl olacak diye düşünürken, çok az kaloma verdi. Bence tutması mümkün değil. Ama zınk diye durdu adam. Allah Allah? Acaba çapası ne markaymış diye düşünmeden edemedim... )))
Bot ile sahile çıktık.
Burası hoş duygusu olan bir köy. Küçük Simi! Bir tane kumsal var. Oldukça hoş tavernalar, restaurantlar ve dükkanlar var. Çok büyük değil. Biraz italyan tarzı bir yer...
Sarımsaktan duvarı olan! bir restauranta oturduk. Menü pizza, makarna, şarap ve ice tea limon. Fiyat makul. Akşam tekne için köyün tek marketinden öte beri aldık. Yarın uzun geçiş var.
Tekneye döndük. Yattık uyuduk.



İtaka-Kioni