Rüzgar tüm gece esti. Gerçi dalıp bakmadım ama demir iyi, taramayız diye düşünüyorum.
Ancak nedense bir tedirginlik var içimde, sanırım önümüzde upuzun 3 büyük geçiş var, onlarla ilgili.
Saat 4'te kalktım. Etrafı kolaçan ediyorum, herşey normal görünüyor halbuki. Ama bir husursuzluk var, nedendir belli değil.
Nalan da kalktı... Rüzgar azalmış. Henüz erken, kimse kalkmadı ama biz yola çıkalım. Denizi nasılsa motorla geçeceğiz, hem de aküler şarj olur diye düşündük.
Kimseyi uyandırmamaya çalışarak-nasıl olacaksa-motoru çalıştırdım, seyir ışıklarını ve navigasyonu açtım, güverte hazırlıklarını yaptım. Çay suyunun altını açtım...
Koyun çıkışında, hemen güneydeki kayalıklarda girerken farkettiğimiz ciddi döküntüler var. Açıktan alacağız. Saat 04.30, henüz her yer karanlık. Hemen altımızda dün gece gelmiş, demirli balıkçı teknesi de demir aldı. Biz de demiri toplayıp onun peşine takıldım. Gözüm derinlikte ve dijital haritada...
Koydan çıkınca tüm ihtişamıyla, meşhur Atos Dağı ile karşılaştık. Gerçekten dağ gibi dağ!
Çok hafif bir rüzgar var, dağın hemen arkasından doğan güneşin ilk ışıkları sanki yolculuğumuzu kutsuyor...
Açık denize çıkınca rahatladım, nedense. Sebebini bilmediğim huzursuzluk kayboldu. Nalan ile beraber kokpitte sohbet ediyoruz. Diğerleri uykuda...
Yıllar önce eski Lotus ile geldiğimiz ve motor arızası yaşadığımız için tamamen plandan sapıp, tüm Ege'yi motorsuz ve elektriksiz, sadece yelkenle geçmek zorunda kalmamızın üzerinden neredeyse 10 yıl geçmiş.
Aynı sulara yine kendi teknemizle, bu sefer çoluk çocuk gelmek cesaret işi mi bilemiyorum gerçi, ama nahoş bir tecrübeden dolayı bir Yunan Adası'nı ve hatta koca bir coğrafyayı da "lanetlememek" lazım değil mi? ))
Gerçi denizciler biraz batıl inançlı olurlar ama biz çok denizci değiliz demek...
Şaka bir yana bu coğrafya bizim bildiğimiz Ege çizgilerinden farklı. Rüzgarı bildiğimiz "eşek poyrazı" değil. Sabahları daha kuvvetli hatta, sonradan azalıyor. Keza coğrafya da bildiğimiz Yunan Adaları'nın en yeşili bol olanlarından.
Rotamız 180 hemen güneydeki Kiria Panagia. Dümdüz denizde tüm sabah motorla yol alıyoruz. Oltalar suda ancak pek bir hareket yok.
Koyun girişine öğle gibi vardık. İçeride sadece tek bir tekne var. Hava palpa... İçeride kalmayıp, dışarıda mağaranın olduğu kayalığın kuytusuna demir attık. Sahilde küçük de bir kumsalı var.
Mağara dalışı, tekne altı tamirleri, çocuklarla kumsal muhabbeti ve Tamer'in dalışı derken zaten öğleden sonra oldu bile. Akşamüstü gibi demir alıp, Alonissos ana limana rota tuttuk. Hafif bir rüzgar var kanalda. Yine motor ile destek mecburen. Steni Valla'nın hemen güneyindeki küçük koyda kısa bir deniz molasını takiben, ana limanda mendirek tarafına demirlemiş teknelerin en başına kıçtankara olduk.
Liman polisi gelip açıklamalarda bulundu, vapur iskelesinde dans eden kalabalığın ne olduğunu sorduk. "Dans festivali" olduğunu, bugün itibarıyla sona erdiğini söyledi... Bir gün ile kaçırmışız. Ne acı! Artık dans edemeyecek miyiz yani Sporadlar'da? ))
Demirimiz sağlam tuttu, hafif bir solugan var ama rahatsız etmiyor. Yine de esneticili halatları kullanıyoruz. Bunlarda en büyük problem doblin olarak kullanmamak gerekliliği. Bu sebeple ayrılırken veya yanaşırken biraz zorluk çıkıyor. Sahilde izbarço atmasını bilen birilerinin yardımına ihtiyaç var ya da yanaşırken doblin bir başka halat ile yanaşıyoruz ve sonrasında esneticili halatlar ile değiştiriyoruz. Eğer esneticili halat doblin yapılırsa birgün bile dayanmadan çok fazla aşınıyor hatta kopuyor.
Limanda ahtapot şov, dans festivalinin sonu, kiralık araba bulamamamız, otobüs ile Chora, hemen girişinde "belediye gazinosu" kılıklı tavernada yemek, Avo kafeden elektrik kartı temini ve Avrupa Kupası finali ile geceyi sonlandırıyoruz...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder