Yan tarafta, mendireğe kıçtankara olmuş motoryatın demiriymiş.
Nemrut bir mürettebatı vardı. Selam bile vermeden koydan çıktılar.
Çay suyunu koydum. Kokpitte pinekliyorum.
Rıhtıma baştankara olmuş bir İngliz-sonradan İrlandalı olduğunu öğreniyoruz-elle demirini alırken, zincire geldiğinde takıldı. Yanındaki İtalyan ile karışmışlar belli ki...
Bir süre izledim. Adamcağız hiç üşenmeden tekrar bota bindi sahile gitti İtalyan'a birşeyler anlattı. Yine kendi teknesine geldi ama elle kaldıramıyor. Çaresizce sağa sola bakınıyorlar. Adettendir diye bota binip yanlarına gittim, ne yapacaksam?
Meğer oldukça uzun zincir varmış hala daha suda. Su da çok berrak değil hani. Aşağıdaki durumu değerlendirmek için maske palet şart. Zincire bosa vurup biraz ileri geri yapıp oynatmaya çalıştık ancak pek bir işe yaramadı. Tekrar İtalyan'ın yanına gittik. Onun çıkması uygun olur görüşünde herkes, mantıklı bir adammış. İtiraz etmedi. O çıkınca da İrla
ndalı kendi çapasını rahatlıkla aldı. Selam verip teşekkür ederek ayrıldılar koydan.
Bu arada çay demlenmiş. Bir yandan da ufak tefek tamirler yapıyorum. Solmuş bayrağı değiştirdim. Biraz da büyüktü bizim tekne için, bu sularda fazla dikkat çekiyor. Güneydeki dükkanlarda 150 cm'in altında raşel kumaştan bayrak bulmak mümkün değil. İstanbul'da var. Bir adet yedek getirmiştim onu kullandım.
Bizimkiler kalkınca Ömer Deniz ile sahile çıktık. Fırından ufak tefek birşeyler aldık. Kendi kayığını yüzdürmek istiyor. Birkaç ay önce evde, kendi imkanlarımız ile yaptığımız bir kayık var. Bu seyahatte favori oyuncağı bu kayık. O'nun da ismi Lotus... ))
Bugün çok az yolumuz var. Akşam adanın merkezi Gaios'da kalacağız. Dolayısıyla Lakka'da uzun uzun oyalanabiliriz. Sahilde 2 tane kumsal var. Bir tanesini seçtik, kahvaltıdan sonra teknenin yerini değiştirmeden botla gidip küçük çakıl taşlarının üzerine yayıldık.
Yolda Ömer Deniz'in kayığının direği kırıldı. Moral yerlerde...
Üzülecek birşey yok, bir yaptık yine yaparız diyerek, tekneye döndük. Malum Lotus-yani büyük olan ))- tamirat konusunda gayet donanımlı! Direk denilen ahşap bir çubuk. Şans bu ya verevlemesine kırılmış. Ahşap işiyle uğraşanlar buna parla diyor. Japon ile yapıştırıp, Fransız piyanı ile kuvvetlice sardık. Eskisinden dayanıklı oldu. Yüzler gülüyor...
Herkes tekneye dönünce sabah baktığım, kafada çözümlediğim yeni güneş panellerini bimini üzerine nasıl monte edileceği konusuna yoğunlaştım. Şimdilik fermuarları dikmeyeceğim 4 kenarından el inceleri ile yerine bağladım. Oldu gibi, sert rüzgarda bakalım nasıl duracak? MPPT regülatöre 135 wattlık 2 yarı esnek paneli seri bağladım. Bağlarken önce akü ile iştireklendirmek, sonra güneş panellerini çalıştırmak koruma mekanizmaları açısından önemli.
Lakka'dan çıkışımız öğleyi buldu.
Longos'da durmadık. Buradan merkeze kadar seyirde, açıkdenizde birçok resif tarif edilmiş. Tehlikeli sular. Sahilde de birçok hoş irili ufaklı kumsal var.
Koyun sahilinde ağaçların arasında keman ve akordeon çalan birkaç müzisyen var. Koyun içi müziğin nameleri ile doldu. Çok hoş bir ortam...
Akşamüstü çok da geç olmadan limana girmek istiyoruz. Yer bulmak ile ilgili Gaios'un da kötü bir şöhreti var. Liman gayet ilginç. Çok dar bir kanal olarak içeri doğru kıvrılıyor. Genişliği yer yer on metrel
Çocuklara duş banyo. Sonrasında botla karaya çıktık.
Yemek meydanda Del Pescatore'de. Esasen bu civarın sanırım en lüks yerlerinden birisi ancak zaten çok aç değiliz. Çocuklar için menü uygun. Kalamar ızgara, kabak köftesi, cacık, salata ve uzoya 45 E verdik. Çok da fena değil.
Akşam geç vakit, botla tekneye döndük.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder