Hayk ile dünden konuşmuştuk, kendilerine yeni bir motorbot almışlar. Xerocampos'ta duruyor ama bir günlüğüne seyre çıkma olasılıkları var, "belki Patmos'a gideceğiz, geçerken uğrarız" dedi ama bence sırf bizi görmek için limana girip, rotalarını değiştirmelerine gerek yok, nasılsa bir gün sonra görüşeceğiz.
Sabah erkenden kalktım. Kimseler kalkmamıştı, kokpitte oyalanırken Ömer Deniz de kalktı. Beraberce tekneden inip şehri dolaşmaya çıktık. Karşı kıyıda, doğu köşesinde limanın, yanaşmak için uygun yerler olduğunu gördüm. Anlamak için o tarafa yürüdük.
Balıkçılar kaldırımda ağlarını ayıklıyor. Selamlaştık.
Bordalamış kocaman bir alman bandıralı yelkenli var. Onun önünde kıçtankara yapmış 3-4 yelkenli daha var. Bazısı tonoz almış. Sonuncusu da demir atmış.
Gerçi şu anda hava yok ama limanın bu köşesi sert rüzgarda nasıl olur? Emin değilim.
Kahvaltılık birşeyler almak için fırına gittik. Sonrasında alışveriş yapacağımıza orada yemenin uygun olduğunu düşünüp, tekneye geri döndük.
Nalan ve Çağla da kalkmış. Onları da aldık...
Fırın her zamanki gibi güzel, oldukça da kalabalık. Çocuklar seçmekte zorlandılar. Kahvelerimizi içtik-maalesef çay yok- yanımızdaki guletin uzaktan demir aldığını görünce biraz da apar topar kalktık.
Limana geldiğimizde gulet problemsiz çıkmıştı. Üstümüze birisi daha gelmesin diye mümkün olduğunca hızlı çıkmayı düşünüyorum. Nalan süpermarkete gitti, öte beri eksiğimizi tamamladık. Zaten 3 saatlik bir yol var. Hafif bir rüzgar eşliğinde kolay şekilde çıkacağımızı düşünürken, demirin yandaki tekneye takılı olduğunu farkettim.
Irgatta ben varım, Nalan dümende. Standart prosedür her iki kayığı zincirleri birbirine paralel olacak hale getirip zincirin boşunu alıyoruz. Fakat adamcağızın çapasını dipten kaldırdık bu arada, hemen altından bir sapan, funda demir, bizimkini kurtardık, sapan fora yola devam. Ancak sahilde bize bakanlara, adamcağızı haberdar etmeleri gerektiğini söylemeyi unutmadık.
Çapası tarayınca beton rıhtıma yaslanması işten bile değil.
Zevkli bir seyirle Xerocampos'a öğle vakti girdik. İçerisi gayet sakin.
Her zamanki gibi kaptanın beton iskelesine en yakın, en içerideki tonozu aldık. Bu sayede botla gidip gelmek kolay oluyor. Çocuklar ve Nalan hemen kumsala çıktılar. Bugün aküleri değiştirmeyi planlıyorum.
Yaklaşık 7 sene önce aldığımız derin döngülü 6V mutlu aküleri, Federal (ABD malı) marka olanlarla değiştireceğim. Herşey aynı fakat en azıcık farklı. Avuç içi taşlama ile biraz rötuş yapmam lazım yerine. Jeneratörü çalıştırdım, tabi sessiz koyun içi bir anda çekilmez hale geldi 90dB ses yüzünden. Düşündüğümden kolay olacak gibi. Gelmeden her ihtimale karşı Erol ağabeyden takımları ve biraz 50 mm kablo da almıştım. Bazı pabuçları değiştirdim.
Aslında yerlerine takınca biraz motor ile takviye etmekte yarar var gibi ama güneş panellerini bağlayınca şarj başladı, ben de üzerinde durmadım.
Botla sahile çıktım. Bira molası.
Akşamüstüne doğru Hayk ve misafirleri tekneyle geldiler. Kucaklaştık.
Çok uzun zamandır tanıdığımız, insanın içini aydınlatan bir karakterdir. Çok severim.
Akşamüstü diğer tekne de geldi. Vedat'lar geceyi Leros Pandelis'te geçirmişler. Yarın Bodrum'a dönecekler. Bu gece hep beraber büyük bir son akşam yemeği masasını hakediyor durum...
Kima'nın standart bir menüsü yok. O sabah ağdan ne çıktıysa. Sipariş vermek için Hayk'ı bekledik, evden gelince önce bizimle ilgilendi. Tek kelime ingilizce bilmeyen taverna sahipleri ile rumca anlaştı. Bize harika bir sofra kurdular. Fava, kalamar ızgara, barbun tava şahaneydi.
Vedat'lar ve sonradan Hayk ve ailesinin de katılımıyla geç saatlere kadar sohbet ettik, Türkiye ve yakın zaman gelişmeleri masaya yatırdık.
Tekneye dönüp, güvertede bir süre yıldız yağmuru bekledik. Ancak koy içinde çok ışık var.
Yan tarafta demirde üst üste duran 3 tane tekneden inanılmaz müzik geliyor. Gece 12 olmasını bekleyip, kürek çekerek yanlarına gittim. Bu tür sessizlik için yapılan uyarılarda kürek çekerek gitmenin çok yararlı olduğunu düşünüyorum.
Nitekim doğum günü partisi olduğunu öğrendiğim kutlama birkaç dakika sonra sona erdi. Koy alıştığımız sessizliğine büründü.
Yattım uyudum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder