de yakamozların ışık şovu var. Lotus’un demirini atıp döşedikten sonra bizde elimizdeki halatları onlara veriyoruz ve bağlanıp bir oh çekiyoruz. Dalgalar teknenin iskele ve sancağına 8-10mt uzakta olan kayalarda gecenin sessizliğine izin vermeden ardı ardına patlıyorlar. Stresimizi atmak için bir şeyler yudumlayıp gökyüzündeki yıldızlar geçidini izliyoruz. Bizim için hepsi gelmiş tam üstümüzdeler. Özgür baş üstünde yıldızlara bakarak uyuyor. Mehmet kaptanım havuzlukta diğerlerimiz kamaralarımızda uykuya geçiyoruz. Sabah uyanınca nasıl bir yere bağlandığımıza hayretler içerisinde şaşkın gözlerle bakıyoruz.
Kahvaltıdan sonra Mehmet kaptanımız sizi mağaraya götüreyim
mi diyor. Hemen dalış gözlüklerini yanımıza alıp botla Lotus tan ayrılıyoruz. Hemen
bir mil sonra bir mağaradan botla geçiyoruz ve sonrası dalış yapacağımız yere
geliyoruz. Hepimiz bottayız Meltem botta kalıyor, biz suya giriyoruz. Dalış
yapacağımız yerden mağaradan geçip başka bir yere çıkacakmışız. Üç metre
uzunluğunda olan mağaradan dipten yüzerek geçiyoruz ve su üstüne çıkıyoruz, manzara
şahane bir gölün içindeyiz. Yasin’le ben kayaların üzerinde yol bulup arka
taraftan çıkıyoruz ve yüzerek Lotusa dönüyoruz. Ekip de botla gelmiş hepimiz
tekrar Lotus dayız. Hazırlıkları yapıp kıç halatlarımızı aldıktan sonra demirimizi
de çekiyor ve Lipsi’ye geri dönüyoruz. Limandan su ve içecek ikmali yaptıktan
sonra iskeleden Leros’a gitmek için avara oluyoruz. Hava sakin yelken motor
derken Mehmet kaptanın attığı oltaya bir Barakuda takılıyor, 3 saatlik seyirle
Leros Xerocampos’dayız. Dip erişte olduğundan koyda tonozlar var. Biz de sahile
yakın bir tonoza bağlanıyoruz, dip üç metre. Yol yorgunluğunu atmak için su
koyunca beyazlaşan sıvı, beyaz peynir ve kavun. Ben buna muhteşem üçlü diyorum.
Lotus’un havuzluğunda muhteşem manzara eşliğinde hepsinin tadı daha bir
lezzetli. Barakudayı da yanımıza alıp sahile kaptanın restoranına gidiyoruz. Kaptan
barakudayı fileto yapıp yağda pişiriyor, ahtapot ızgara, kalamar, karides ve
bir kaç meze ve uzoyla birlikte biraz sonra hepsi geliyor. Hepsi çok taze ve
lezzetliydi. Afiyet ve muhabbetle bir güzel yedikten sonra teknemize geçiyoruz.
Ben de o gece dışarıda yatanlara katılıyorum uyku tulumumu alıp havuzluğa
kıvrılıyorum.
Gökyüzü inanılmaz güzel yıldızlar parıldıyor üstümde onlara
bakarken dalıp gitmişim. Sabah horoz sesleriyle uyandım kimseyi uyandırmadan
yüzümü yıkamadan usulca atladım denize koyun çıkışına doğru gidip geldim, yarım
saat kadar yüzmüşüm döndüğümde tüm ekip uyanmıştı. Mehmet kaptanla bota bindik
ve sahile çıktık. Nereye gitmişti acaba arabasıyla bağırarak önümüzden geçen
zarzavatcı. Az önce tıpkı bizim ülkemizdekiler gibi bağırıyordu tomato patato
marul. Bunların kullandıkları uluslar arası bir makamları var bence. Neyse
adanın içerlerine doğru yürüyoruz bir bakkaldan ekmeklerimizi alırken bağırarak
geliyor bizim zarzavatçı. Kasketi, kareli uzun gömleği ve ağzının yan
tarafındaki cigarasıyla aynı bizim zarzavatçı Emin dayı. Gardaş memleket nire
diyorum anlamıyor tabi neyse two kilogram tomato deyince anlayıveriyor. Hemen
kahvaltı için Lotus’a dönüyoruz. Rotamız önce Leros’dan güneydoğuya Kalimsos’u sancağımızda bırakarak arasından
geçmek sonrası doğuya memlekete doğru bir seyir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder