Sabah oldukça taze ve dingin şekilde uyandık. Yatağından kalkan denize atlıyor. Su pırıl pırıl ve sıcaklığı insanı kendine getirecek cinsten...
Ömer dalışa geçmiş bile. Hemen sabah kahvaltısı hazırlıkları yapıldı. İki tekne nevaleyi birleştirip mükellef bir sofra kurduk.
Bugünkü rotamız Lipsi analiman. Adanın doğusundan geçip, orada daha önce görmediğimiz adalarda denize girilecek yerlere bakacağız. Alternatifi iki sene önce tamamen tesadüfen bulduğumuz, Makronisi mağaraları.
Meteo akşamüstünden sonra rüzgarın bu civarda ve özellikle batıda, Ege kanalında şideetleneceği, fırtına düzeyine ulaşacağı yönünde... Haldun, halen Sığacık'ta demirde duran Lotus'a bu akşam gidecek ve onu alıp bizim tarafa yelken açacak. "Gece seyri yapacağız" dedi ama merak ediyorum. Dar Boğaz hep sert denizler yapar, öncesi ve sonrasında da bayağı bir yolu var, umarım bir terslik çıkmaz...
Demir aldık ve bağlandığımız sahilden ayrıldık. Arkadan gelen 4 kuvvetinde rüzgarla, iki tekne güneye doğru süzülüyoruz. Yelken yaparken yakınlarda tanıdık, 2-3 tekne ile beraber seyretmek, yeni edindiğimiz çok hoşumuza giden bir aksiyon... Yine öyle yaptık.
Lipsi doğusunda Aspronisi denilen adalarda günübirlikçiler var. Oldukça vahşi görünümlü demir yerleri buralar. Eskiden beri bu tip alengirli yerlere demirlemeyi sevmişimdir, ama bu sefer değil.
Adanın etrafını dönerken, sığlıklara azami dikkat ederek, hatta bir iki yerde rota değiştirip geri dönerek, yelkenle Makronisi'ye kadar geldik. Tam düşündüğüm gibi etrafta 1-2 tekne var, ama mağaranın girişi boş!
Baştan demir atıp, kotuk almaya müsait tek bir taşa kıç halatımızı bağladık. Süperrr!!!
Herkes şnorkel ve maskeleri ile dalışta, su altı mağarasını keşfe çıktı! Yaklaşık 2 metre derindeki bir kanaldan dışarısıyla irtibatı olmayan bir yere geçiliyor. Etkileyici.
Tekneye dönüşte votka-limonata akşamüstü içkimiz oldu. Sonrasında, durmadan üstüne koyan sağanakları da göz önüne alarak, zaten küçük bir liman olan Lipsi'de erken erken yer bulabilmek amaçlı demir aldık, Makronisi'den ayrıldık.
Köşeyi dönünce kafadan gelen 35 knotları bulan sağanaklar ve tekne üstünü sık sık yıkayan serpintilerle Lipsi'ye geldik. Liman içi, rüzgaraltı tarafta sadece tek bir teknelik yer var. Orayı bizden hemen sonra gelen Baluna'ya bırakıp, alternatiflere bakmak için koy içine çıktık. Onların mutlaka yanaşması lazım, su deposu neredeyse tamamen bitmiş. Biz nasılsa başımızın çaresine bakarız diye düşündük...
Beton rıhtımın rüzgarüstü tarafında demirde kimse yok. Şiddetli sağanaklara rağmen, rüzgarüstüne uzun zincir döşeyip, kıçtankara olmaya karar verdik. Dip çamur iyi demir tutuyor. Şimdilik iyi gibiyiz...
Hemen sancağımıza bir gulet geldi. Ancak sadece demirde duramıyor, koyun karşı tarafından neredeyse, 200 metreden upuzun bir koltuk aldı. Bu sırada iskele tarafımıza yanaşmaya çalışan bir motoryat bir türlü tutunamadı, sonunda pontona bordaladı. Kocaman flybridge'i yüzünden, rüzgar yüklendiğinde, araya koyduğu usturmaçalar kağıt gibi oluyor. Dur bakalım ne olacak?
Hep beraber karaya çıkıp, etrafı dolaştık. Sahil tarafta, rüzgara rağmen, bir tavernada kendimize yer bulup nasiplendik.
Bir süre sonra, Ömer Deniz'i yatırmaya giden Nalan aceleyle geldi ve teknenin yaslandığını söyledi. Ömer (Kırcal) ile koşup, duruma baktık. Sağımızda gulet kaptanı, solumuzda motoryatınki herkes ırgatın başında teyakkuz halinde. Liman içinde 40 knotları bulan bir hava var. Yüklendiğinde, tüm zincir geriliyor ve yük tamamen 25 kiloluk Delta çapaya biniyor. Eğer bir tararsa, sülük gibi pontona yapışmamız an meselesi!
Ömer ile kısa bir durum değerlendirmesi. Diğer tekne sahipleri de geldi, yardıma ihtiyacımız olup olmadığını sordular... Teşekkür edip, kibarca savuşturduk. Bu gibi durumlarda tanımadığımız-hele de yabancı-tekne sahiplerinden pek bir yardım almayı sevmem. Durumu daha da karışık bir hale getirir!
Bence yapılacak tek bişey var: Ambardaki 35 kiloluk admiralti!
Demonte vaziyette, katlanmış çapayı çıkartıp, kurduk. Yanımıza 70 metrelik bir halat alıp bir ucunu bota bağladık. Bu aşamada halatın güzel açılıp, botun zeminine serilmesi ve ağır demirin onun üstüne yerleştirilmesi önemli. Öteki türlü demiri en alttan çıkartıp atınca ciddi çapariz oluşabiliyor.
Oldukça uzun bir mesafe katedip, neredeyse koyun ortasına, ilk zincirimizle yaklaşık 30 derece açı yapacak şekilde, ağır admiraltiyi zemine yolladık. Halatı döşeyerek, tekneye geldik. Boşunu alınca teknenin kafası topladı. Sağanaklarla çok daha az yaslanmaya başladı. Geceyarısı yatarken, herkes tekneye çıktıktan sonra biraz daha boşunu alabiliriz.
Nitekim öyle yaptık. Zaten yemeğimiz bitmişti. Kıç koltuklarını da boşaltıp, teknenin kafasını rüzgara döndürmesini sağlayınca, şimdi artık ne kadar bindirse içimiz rahat!
Yattık uyuduk...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder